Cuma, Ekim 10, 2008

BİR DELİNİN ANI DEFTERİ ÇOK ABARTILI VE ÇALINTI OLUR....HEPİMİZİN BAŞINA GELİR DİYELİM EN İYİSİ....

Kafasındaki sesleri artık bastırmak daha da güçleşiyordu...Hatta sesleri susturabilmek için bağırdığında kendi sesini duyamıyordu.
Biri "bu iş çok uzadı diyordu" ,diğeri "kes sesini" öbürü "ben seni parçalarına ayırır üzerinede sigara yakarım "......"......"......."......."
O kadar çok ses vardı ki artık uyuyamıyor,uyusada rüyalar ona bet sesli yeni şarkılar söylüyordu.
Önce hiçbirşey onu mutlu etmemeye başladı.Sonra öfke nöbetleri ...Arkasından yaşamanın gereksiz bişey olduğunu...
İşte tam o anda ciddi bir tehlikenin yaklaştığını anladı...
Kalktı gitti..Hiç de zor olmadı....analattı...anlattı...anlattı....
Şimdi sesler sustu...Minimalist bir ortam hakimdi beyninde...Daha geçen gün kaşlarının aldırma zamanı geldiğini fark etti..
Hayata mı dönüyordu? Yoksa hayat ona mı?

Pazartesi, Mayıs 05, 2008

"Ey gösterişte zengin içerikde çıplak insan! Var mıydı öyle insanları dilediğinde yanında sayıp ,içinde ki deli "öte gitsinler hele az" dediğinde yok saymak? Nereye kadar devam ederdi bu gelmesi gitmesi çok, çalkantısından artık midemin bulandığı ne istediğini bilmez hal? İşte birgün çarpacaktın duvara o gün bu gün müydü acaba?
Büyük büyük anneannem,toprağı bol olsun"her deliye bir bayrak assan değirmende bez kalmazdı" dermiş..Ne büyük laf edermiş...
Keşke içindeki fırtınaları bir başına yaşasaydında ben gibi dışı kabuklu ama içi,dokunduğunda soluveren o adını bilemediğim çiçeği soldurmasaydın.Çiçek demem kendime iltifatımdan değil,maksat söz batmasın kulağa,göze..Zira her kelimeyi diken diken atasım var yüzüne..."
İşte böyle başladı yazıya Eren..Sonra yeterince duygularını aktaracak öfkeyi hissetmedi içinde..Ve kapattı defterinin kapağını...O baldan tatlı öfkeyi tereyağlı ekmeğin üstüne sürüp gelmesi çok sürmeyecekti...

Salı, Nisan 22, 2008

SIZI

Evde maç izlemek varken kardeşimin ve bir iki arkadaşımın zoruyla götürüldüğüm bu kır gezisinden hiç hoşnut değildim.Bu kır gezisini daha doğrusu pikniği iş ilişkilerimizin iyi olduğu ve bir anlamda aralarında bulunmak zorunda olduğumuz bir firma düzenliyordu.Araba ile yola çıktığımızda zaten çok da mütebessim olmayan yüzüm iyice asılmıştı.Kardeşim yanımda arabayı kullanırken bir yandan da şurdan burdan laf açıp kafamı dağıtmaya çalışıyordu .Sevgili kardeşimin son zamanlarda benim iyice içime kapandığımı ve daha fazla yalnız bırakılırsam iyice depresyona gireceğimi düşündüğünü biliyordum.Telefonda anneme anlatırken duymuştum.Hoş duymasamda bilirdim zaten, onu çok iyi tanırdım.
Oysa bu doğru değildi.Ben hayatı birazda depresif algılayan biriyim,zaman zaman böyle derin dalmalarım sonrada çıkmalarım olur.Ve bu bana garip bir şekilde haz
verir.Böyle yaşayan pek çok insan vardır toplumda, bunu okuyanların önemli bir kısmının "benim gibi" derken gülümseyişini görür gibiyim.
O güne dönecek olursak ,aracımız dar patikadan döndüğünde karşımıza kocaman bir alan çıktı..Düz bir alan üzerine kurulmuş piknik alanı özenle hazırlanmıştı.Tak gibi,balonlarla ve çiçeklerle süslenmiş bir kapı ve önündeki palyaço bu konudaki ilk sinyalleri veriyordu.Her taraf yemyeşildi.Topraktan adeta çim fışkırmıştı..Etraftan bana inat nefis çiçek kokuları geliyordu..Kendiliğinden oluşmuş öbek öbek ,rengarenk çiçekler tekrar resim yapma isteğimi uyandırdı.Oysa ben tabiat resmi yapmazdım.İşte böyle kışkırtıcı bir bahar günüydü o gün..
Kapıdan geçer geçmez kibar firma sahibi bizi hemen karşıladı.Bu tavrının yakında yapacağımız sözleşme ile ilgisi yoktu, adam sahiden zarif ve güngörmüş bir adamdı.Ayaküstü yaptığımız hoşbeşten sonra bize uygun bir yer gösterdi ve izin istedi.Bize gösterilen tarafa doğru yürürken sağ tarafta uzunca kurulmuş, yüksek bir çadırın altında mangal yapılıyordu..Hemen ilerisinde içecek standı.
Çocuklar, gençler, anneler babalar her taraf cıvıl cıvıldı.Son zamanların çokca çalınan şarkılarından biri ise kulaklarımızı çınlatıyordu.Etrafa belli bir düzenle banklar,masa sandalyeler ve armut yer minderleri yayılmıştı.Kimileri de ağaç altlarında öylece oturuyordu.Yerimize geçene kadar bir kaç tanıdıkla daha konuşmak zorunda kaldık."Dışardan komik görünüyoruz" dedi kardeşim.Bu kadar insan içinde bizden başka erkek grubu yoktu."Keşke karını da alsaydın" dedim ortağıma."İyi olurdu" dedi sadece..Benim asık suratım canını sıkmıştı çok konuşmak istemediğini farkettim.Üstüne gitmedim haklıydı.Hiç birşey yemeyeceğim için içecek standından soğuk birşeyler alıp oturdum.Etrafı izliyordum.Dedim ya ortam bana inat çok güzeldi.Ama insanın böyle bir tablodan mutlu olabilmesi için içinde ki kocaman yapbozun tüm parçaları tamam olmalıydı.Benim daha bir kaç parçam yerindeydi.Ve görünen o ki daha uzun süre o boşluklar dolmayacaktı.Bu arada yanımıza yine bir iki tanıdık geldi,yanımdakiler birşeyler atıştırdı.Konuştuk ,sohbet ettik..Bir ara kendimi iyi hissetmeye başladığımı farkettim.Gülümsedim belli belirsiz.Elimdeki içecek bitti yenisini almak ,aslında birazda yürümek için yerimden kalktım.Dönerken önümde yürüyen genç bir kadına gözüm takıldı.Arkası dönük olduğu ve tam önümde yürüdüğü için vucut hatlarını izledim bir süre.Oldukça düzgün bir fiziği vardı.Endamı çok güzeldi.Fiziğinden daha dikkat çekici olan bu endamdı.Bu bana çok bildik gelmesine karşın çok da yabancıydı.Son kız arkadaşımdan yeni ayrılmıştım.Acaba onu mu özledim diye düşündüm ama çok da öyle derinliği olan uzun bir ilişki değildi.Saçlarını bir şapka ile toplamış at kuyruğunuda şapkanın içinden ensesine bırakmıştı.Kızıl saçları beyaz bluzunun üzerinde çok canlı duruyordu.Gözünde güneş gözlüğü olduğunu kulaklarının arkasında ki karaltıdan seçebiliyordum.Elinde küçük bir top vardı.Orada oynayan küçük çocuklara doğru fırlattı, yoluna devam etti.Yüznü görmek için hızlandım.Tam o sırada dernekten bir arkadaşımla dernek sekreteri bana seslendiler.Aslında bir kaç adım ötemdeymişler ama ben farketmedim.Şaşırdım uzun zamandır görmüyordum..Sarıldık öpüştük..Abartılı şakalar.yüksek kahkahlar başımı çevirdiğimde ise o yok olmuştu.
Bakınmama fırsat vermeden kolumdan tutup başka bir tarafa götürdüler.Diğer bir kaç arkadaş ve yeni tanıştırıldığım bir genç hanım.Oldum olası ideal evlenilecek bekar gözüyle bakıldığım için beni hep birileri ile tanıştırırlardı.Bu hanımda gayet hoş bir hanımdı.Üçüncü içeceğimide orada bitirip müsaade istedim.Bizimkileri yanına dönerken bir radar gibi gözlerim etrafı tarıyordu.Ama göremiyordum.Kardeşim ve ortağım koyu bir sohbete dalmışlardı geçip oturduğumda dahi sözlerini bölmeden devam ettiler.Bense bakınmaya kendime bile belli etmeden devam ediyordum.Bir ara bir ağacın altında birşeyler okurken gördüm onu..Yan oturmuştu tam seçemiyordum, uzaktı ama silüeti o olduğunu söylüyordu.Hafif doğruldum ,yanındaki birisi ile konuştu sonra tekrar başını okuduğu şeye indirdi.
Bu kez gözümden kaçırmaya niyetim yoktu.Derken yine zarif firma sahibi yanımıza geldi bu kez yanında eşi ve kızıda vardı.Etrafımız birden o kadar kişiyle sarılınca onu gördüğüm yerde kapandı.Yapacak birşey yoktu sohbete devam edecektim.Yarım saat sonra kalktılarında o yoktu.Yine yoktu.Bu kez sinirlendim.Aynı zamanda kendimede şaşırdım.Niçin bu kadar takmıştım buna.?Bakındım bakındım ama yoktu.Bu arada piknikten ayrılan bir kaç araba görmüştüm hiçbiryerde göremeyince o arabalardan birinin içinde olduğuna kanaat getirdim.Ve ortama konsantre olmaya karar verdim.
Açık hava karnımı acıktırmıştı.Çocuklar yemeklerini yediği için ben kalkıp hem de yürüyüş olsun diye kendime yiyecek birşeyler almak için çadırlara doğru yürüdüm.Sıra vardı bekledim.Yemeğimi aldım tam dönerken tabağımla içeceğimi dökmeden yerime gidebilmek için tabağımdakilere dikkatle bakıp dengemi kurmaya çalışıyordum.Dengemi sağladım ve başımı kaldırdım ,artık yürüyebilirdim.
İşte tam o başımı kaldırdığım sırada kırmızı saçlı endamı güzel kadını tam karşımda gördüm.Bir an içimden bir alev geçti yüreğim ağzıma geldi.Yüzü bana dönük gülümsüyordu ve galiba bana gülümsüyordu.Yüzüm allak bullak olmuştu.Gülümseyecek halde değildim.Onu farkettiğim anda etraftaki şarkılar sustu, yer ayaklarımın altından kaydı,Az önce içimden geçen alev geldi yüreğime oturdu ve ellerim titredi.O kocaman harika gülümsemesi ile güneşi bile gölgede bırakmıştı adeta..
Bu anlattıklarım anlar içinde olduğu için ellerimin titremesi halen devam ediyordu.Öyle oldu ki artık tutamadım ve herşey elimden düştü.
Birkaç adım ilerde bana gülümsediği için elimdekiler düşünce yanıma koşup geldi hemen.O sulardan berrak,melodi gibi ses tonuyla birşeyler söylüyordu.Duyuyordum ama sesin tınısını dinlerken ne dediğini önemsemiyordum.
"Hay Allah o kadar şey taşımamalıydınız elinizde keşke tepsi alsaydınız durun yardım edeyim" dedi.Ben "yok gerek yok şimdi ben toparlarım " diyordum..Bunları söylerkende tam iki yıl sonra ilk karşılaşmamızın bu sözlerle başlayacağını hiç hayal etmediğimi düşünüyordum.
Ve işte yine karşımdaydı.Dökülenleri bir tarafa bıraktık.Ellerini uzattı ,tokalaştık.Hala titiriyordum,sesim bana dalga dalga çıkıyormuş gibi geliyordu,oyle olmadığını umarak konuşmaya devam ettim.Bu plansız karşılaşma nefesimi kesmişti ve galiba o da farkındaydı.Sahi bu kez farketmişmiydi acaba? Sadece bu kez ...
Bir yere geçtik oturduk.Gözlüğünü çıkardı gözlerinde herzamanki gibi yıldızlar parlıyordu..Teni her zamankinden daha berraktı.Dişleri dudakları, elleri bilekleri,o kadar özlemiştim ki herşeyini bir yudumda içmek istiyordum.Ne sebeple orada olduğunu anlatıyordu.Bense her zamanki gibi onu ibadet eder gibi huşu içinde dinliyordum.Ve izliyordum büyük bir özlemle..Beyaz v yaka bluzundan içeri daldım.Bedenini,hep hayal etmek zorunda kaldığım kokusunu uzun uzun şevkatle,sehvetle,özlemle,incitmeden sevdim.Sonra tekrar aynı yerden çıkıp yerime oturduğumda o elindeki cep telefonunu kapatıyordu.
Eşiymiş nerde olduğunu merak etmiş.Onuda yanımıza davet etmiş birazdan gelirmiş..Onu farkeden bizimkilerde kalkıp geldiler,merhabalaştılar,koyu bir sohbete başladılar.Ben izliyordum.Kardeşimin bana dikkatle baktığını gördümse de toparlayamadım.Önemsemiyordum anlasındı.
İş yaptığımız başka bir şirketin önemli bir görevindeydi onu tanıdığımda.Ve bekardı.Hatta erkek arkadaşı bile yoktu.Aramızda hiç söylenmemiş,hiç cümle kurulmamış bir aşk vardı.Bilirdim o da bana çok zayıftı.Hiç bir halinden belli olmazdı ama anlardım.Ben o kadar kapalıydım ve korkaktım ki belli edip etmediğimi hiç anlayamadım.Kimseylede paylaşmadığım bu büyük tutkunun dışardan görünüp görünmediğini bilemedim hiç.Aslında bana sorarsanız anlıyordu.Oysa ben iflah olmaz mutsuz,uslanmaz melankolik o sıralar nedense aşka kendimi vermekten çok korkuyordum.O özel sohbetlerimizin birinde bana "o kadar hassasınız ki bağlandığınızda anda kaybetmekten korkuyorsunuz ve hiç sevmemeyi tercih ediyorsunuz "demişti.Doğru olabilirdi.Bir arkadaşım çocuklara olan hastalıklı sevgisi yüzünden çocuk yapmamıştı çünkü;"Doğduğu anda kaybetme paranoyam başlar ve ben bu duyguyla yaşayamam" diyordu.Belki ben de öyleydim bilemiyorum.O yıllarda üç yada dört yıl birlikte çalıştık.Benim nesef alma sebebim o olmuştu.Bir gün yanında biri ile alışverişte gördüm.Çok sürmedi parmağında nişan yüzüğü belirdi.O kadar korkaktım ki onu böyle sevmeye bile razıydım.Yeterki bir şekilde hayatımda olsundu.
Ama öyle olmadı evlendiğinde eşinin firmasında çalışmaya başladı.Düğününe davetiye verdi ama gitmedim.Çiçek yolladım.O gece başka biri ile sabaha kadar seviştim.Sızım dinmedi.
Ben bu durumdan bir şekilde kurtulmak istiyordum, ne kadar pişmanda olsam onu kolundan tutup götürecek zamanları çoktan geçmiştim.Ve iki yıl boyunca onun on dakika önce geçtiği yerlerden bile geçmemek için çok çaba sarfettim.Olduda aynı şehirde bambaşka yaşamlara karıştık gittik.Ama o düşlerimden hiç çıkmadı.Ağzını her açtığında ,sesini her duyduğumda sarılan yaralarım dahada kanadı.Çok geceler rüyalarıma girdi.Ama çelik gibi irademle ondan uzak durmayı başardım.Başarmıştım.İşte bugüne kadar..
Sonra eşi geldi.Tanıyorduk hepimiz .Konuştuk sohbet ettik.Öğleden sonrayı beraber geçirdik.Kardeşim sık sık yüzümü kontrol ediyordu.Anlamıştı..O gün oradan en son ayrılanlar biz olduk.Ayrılırken tokalaştık elleri ellerimdeyken kalbim kanıyordu.Sadece birkaç saniye gözlerimin içine taa içine baktı.Elleri ellerimde öylece baktı.Bana iyi dileklerde bulundu.Ben de ona..Arayı açmadan görüşmek üzere sözleştik.Asla katılmayacağım bu ilk buluşma için yer ve zaman bile söylendi.
Vedalaştık ayrıldık.Arbaya bindiğimde uyuyormuş gibi yapıp arkama iyice kaykıldım.Gözlerimi kapadım her yaşadığım anı tekrar tekrar bir daha hatırladım.O resimler beynimde eskimemeliydi..Hep yeni hep canlı kalmalıydı.
İçimde yaşadığım bu duyguyu hiç hayata geçirememiş olmanın,başlamadan bitmiş her işin, yada başlayıp bitememiş her şeyin bıraktığı gibi bir sızı vardı.
O benim nefesimin sonuna kadar kara sevdam kalacaktı.Güneşlerden aydınlık kara sevdam, yolu bana hiç düşmeyecek kara sevdam..Pişmanlığım,iç sızım...Kraliçem kalacaktı....Ve ben sonsuza kadar onu sevecektim kendime söz vermiştim.

Cumartesi, Mart 08, 2008

BAŞLIK YOK..BOŞLUK VAR

Son bir kaç gün kalmıştı..Evde dinlenmeyle geçen sakin anneli günler yaşanıyordu.Anneden öğütler güzel yemekler herşey çok güzeldi.En çok da bu kadar mutlu olduklarına inanamıyorlardı.Herşey yolundaydı bebekler çok sağlıklıydı..Anne baba birbirine aşıktı..Kadın hayatında pek çok kez mutlu olmuştu ama hiç bu kadar olmamıştı..Durup durup eşine "çok mutluyum" diyordu.İçinden o anda gri bir sis geçiyor evhamına kızıyordu arkasından.Çok türk filmi izlemişti heralde.Adam bebelere isim listesini çıkarmıştı.Son günlere kadar didişmişlerdi.İsim koyalım derdi kadın adam son bir kaç güne bırakalım derdi.Kimbilir belkide adamında içinden gri bir sis geçerdi o anda..
Son kontole gidecekleri gün doğuma da bir kaç gün kalmıştı..Gitmeden bir iki gün önce oğluşu pek hareket etmiyordu.Doktor büyüdüler yer kalmadı içerde diyordu.Kız arkada olduğı için çokca oğlanı hissederdi anne..Sesine verdiği tepkiler karnındaki dönmeler çok eğleniyordu.Bu gebeliğin en güzel yanı tekmelerdi kadına göre dünyanın en güzel şeyiydi..İçinde mısır patlıyordu sanki.Geceleri dördü bir yatakta ve elele uyurlardı.
Doktora güle oynaya gittiler,doktor durup durup kadını takdir ediyordu bu dinamik sağlıklı mutlu hamilelikle sayılı hamileler arasına girmişti bile..Ama herşey içinden kaynıyordu kadının özellikle yaptığı hiçbişey yoktu..
Ultrasound cihazına yatarken bir daha hatırlattı oğlum çok sessiz dedi.Şimdi bakacaklardı işte içinin rahatlamasına çok az kalmıştı.
Herkes gülümsüyordu espriler yapıyordu..Adam kadının karşısında gözü ekranda sabırsızdı.Doktorun ellerin kadının karnında dolaşmaya başladı çok kısa bir süre sonra ellerinde ki titremeyi hissetti kadın.O anda dondu sanki herşey.Anında anladı ama anlamadı.Ne olduğunu sordu.Doktorun rengi atmıştı.İşte bu sarı renk anlatıyordu herşeyi ama anlatamıyorduda aslında.Anlamak o kadar güçtü ki böyle bişeyi.Israrla baktı bir daha baktı..Sonra adamı odaya çağırdı..Birşeyler konuştular.Anladı daha o anda anladı ama anlayamıyordu herşey donmuştu sanki uyuşmuştu..Sesler boğuk mu çıkıyordu?
Ayağa kalktı giyindi.Doktor konuşmasına fırsat vermeden hazır olup olmadığını sordu onu hemen ameliyata alacaktı.Oturdu hazırım dedi.O an içinde bir umut doğdu belikide çok hızlı hareket ederlerse bir şansları olurdu.
O sırada adam dengesini yitirdi.Koltuğa yatırdılar.Tansiyonunu ölçtüler.Kadın toparlandı.Adama dediki; herşeyin hayırlısı sen üzülme toparlan gidelim.Adam toparlandı vakur, güçlü, şefkatli ve donuk..İki acemi anne baba adayı birbirine yaslanarak ayakta durmaya çalışıyordu.Araba ile acil olarak hastaneye gidildi.Annelere haber verildi........
O arada serum verilmeye başlandı ameliyathane hızlıca boşaltıldı hazırlandı.Doğum için hayal ettikleri hiçbişey olmuyordu..Herşey bir film karesi gibi hızla gelişiyordu.Eşi elinden tuttu hastanenin kapısına kadar birlikte gittiler.Adam bembeyazdı..Ameliyata giren kadına iyi görünmek moral vermek için hayatının sınavını veriyordu....................
Gözlerini korkunç sansılarla açtı..Kızını bebeğini,canını verdiler kucağına..Oğlu gitmişti..Melek olup uçmuştu..Onu hiç göremeyecek, tekmelerin hesabını hiç soramayacaktı...Koklamak isteyecekti ama koklayamayacaktı.Melek olup gitmişti işte.Anneciğini babacığını bırakıp bebek başına gitmişti...
Kocaman bir ailenin en mutluyken aynı anda nasılda en mutsduz olabildiklerini ilk kez bu kadar can acıtarak tecrübe ediyorlardı.Herkes karmakarışıktı.O buz gibi ocak soğuğunda bebeğini koynunda uyuturken hep oğlu vardı aklında..O buz gibi toprakta yatarken üşüyormuyudu acaba? .......
Ne denirdi bu işe...?Ne söylenirdi.Kızı için Allaha binlerce kere şükrederken oğlu için nasılda yanıyorlardı.Adam oğlunu canını gömerken ilk kez ağlamıştı bu kadar..İlk kez dayanamıyordu...Eşinin görmemiş olmasına seviniyordu.Görse hiç dayanamazdı kadın.Kadında adamı düşünüyordu nasıl dayandı bu adam diyordu..Büyüyünce saçlarını uzatacağı oğlunu nasıl uğurlamaya dayanabilmişti. Elele ağlayıp konuştular.Kardeşine benziyormuş, kızdan daha boylu daha kiloluymuş.Kadın uzun uzun sormak istiyor, her ayrıntıyı bilmek istiyordu.
Nedensiz bazen doğumdan bir kaç gün önce gördüğü o korkunç rüyayı hatırlıyor,gördüğü o ciğerin kendi ciğeri olacağını hiç hesap edemeyişine yanıyordu.Ama yaşam biçtiği elbiseyi giydiriyordu herkese cihan alimi de olsan yaşanacak yaşanıyordu elbet.
Arkasından geçen günler için zordu yazmak yetermiydi..Ya da ne yazsak tam olarak anlatılırdı..
Bir gün öbür tarafta bütün aile birlikte olacaklarını düşünüp mutlu olmaya çalışıyorlar..Kadın bu acıyı unutmak istiyor.Amak unutmak istemiyorda.Oğluna meleğine ihanet olurdu bu çünkü..Çünkü onu çok seviyorlardı..Tek yapabildikleri onun için dua etmek..Dünyada nesef bile alamamış bir melek için ne yapılır bilmiyorlar çünkü..Dünyaları farklı da olsa oğlunun anne babasını tanıdığını ve çok sevdiğini bilmek iyi gelirdi belki..........................................................................................................................................................................................................................................

Cumartesi, Ocak 26, 2008

dönüşme

son yazımda hayat bir masal değil demişim...doğru demişimde pratik olarak tecrübe etmemişim..haksızlık etmiyeyim kendime..içi boş bi laf değildi..yazarken ki ruh halimi bugün gibi anımsıyorum..sadece şu yaşıma kadar yaşadığım en koyu gerçekçiliği tatmamıştım..okuyunca ağzı iyi laf yapan teorisyen bir liseli havası gördüm kendimde.
oysa şimdi yazmaya henüz parmaklarımın bile varmadığı,içimi düğüm düğüm eden,boğazımı ahtapot gibi sıkan ve her dokunuşta deli gibi kanayan ve hep kanayacak yaram, yaramız açılmamıştı daha..
bu süreç bizi başka bakan bireylere dönüştürdü.dönüştürdü, pekiştirdi ama olmasaydıda olurdu..
bu bir prova yazısı.yazmayı deli gibi isterken.yazamayan şu ellerimi gerçeğe dokundurma yazısı..belki yüzleşirsem yine yazabilirim.zira duygularım bir çağlayan boğazımdaki yumru hayatımda ki yumru adeta..yazacağım..ama kimsenin okumasınıda istemiyorum aslında..dokunmayın acıyo yani..