Cumartesi, Şubat 25, 2006

AKŞAM EVİNE GELMİŞ PART-4

Hadi dedi.Şu keşfi bitirelimde size bir kahve ısmarlıyayım.Taaaaa gözlerinin içine bakıyordu kadın.O kadar heyecanlandı ki sadece gülümseyebildi .Akşam üstüne kadar çok sıkı çalıştılar.Hep iş konuştular.Çok da keyifli geçti herşey.Akşamüstü iş bittiğinde, kadın hadi bakalım dedi.Yorgunluk kahvesine gidiyoruz.Onunla Yemen'e bile giderdi ama böyle demedi.Hadi bakalım emir büyük yerden buyrun gidelim dedi.
Yolda yine iş konuştular.
Kadın onu çok güzel bir mekana getirmişti.Taban rengi kırmızı ,masalar krem, etraftaki objelerse kırmıznın ve kremin tonlarından oluşuyordu.Özellikle köşelere yerleştirilmiş abajurlar bir sanatçının elinden çıktığını haykırıyordu.Duvarlar karşılıklı olarak kırmızı ve krem boyanmıştı.Tepede aydınlatma elemanı olmadı için tavandan aşağıya çeşitli taşlardan oluşturulmuş ipli sarkıtlar bırakılmıştı.Amatis, kehribar,olltu bile vardı.Ve fonda tango çalıyordu.Mekandan çok etkilenmişti doğrusu.
Kahvelerini söylediler yine koyu bir sohbet başladı.Zaten hiç susmuyorlardı.Söz bir şekilde ilişkilere geldi dayandı.Adam dediki ,bazen o'nu bulursunuz, işte bu o dersiniz ama o ellerin olmuştur bile.Yaşam bazen umutsuz kılıyor insanı.Kadın öylemi oldu sizde ? dedi.Bilemiyorum dedi adam.O mu değil mi bilmiyorum.Belki o'na bu kadar hasret kalmak beni sarhoş eden bilemiyorum....Doğru olabilir dedi kadın ciddi bir ifade ile.Bilirsiniz "Tarla Kuşuydu Juliet" diye bir oyun vardır.Romeo ve Juliet yazıldığı gibi bitmemiş, sonunda birbirlerine kavuşmuşlar ve evlenmişler.Aradan yıllar geçmiş , Juliet'in elinde bir içki kadehi, saçında bigudiler olduğu halde oyun başlar..Arkasındanda sahneye şişmanlamış ve kelleşmiş Romeo girer.Eski şiirler sözler bitmiş yerine birbirine lanet okuyan , her fırsatta kavga eden yıllanmış bir çift gelmiştir.Oyun öylece devam eder.Aşkın en büyüğü ya da tutkunun kavuşulamayan ,hep hayal edilendir.Belki de onunla bir hafta geçirseniz gerçek çıkacak ortaya....Birbenbire sustu kadın , sanki fazla konuşmuş açık vermiş gibi sustu.Adamsa dikkatle onu dinliyor dinlerkende izlemekten kendini alamıyordu.Adam tüm cesaretini topladı ,size de mi öyle oluyor? dedi.
Sanki perde inmiş gerçekler çıkmıştı ortaya, kadın hiç tereddüt etmeden evet dedi.Onunla zaman geçirmekten konuşmaktan o kadar mutluyum ki ama gerçek hayatta bu nasıl olurdu bilemiyorum.Aslında pek de iyi olmayacağı yolunda bir teorim bile var.Adam şaşırdı.Neden böyle düşünüyorsunuz ben tam tersini düşünürdüm.? Çünkü dedi kadın, karakterlerimiz çok benziyor.Aynı karakterde iki insan aşık olursa çok acı çeker.Farklı olmak gerekir.Farklı olduğunuzda bir tarafınızı diğeri idare edebilir.Ama karakteriniz çok benziyorsa taktik aynı,inat aynı olmaz yani.
Adam hak verdi ama vermek istemiyordu.Haklı olabilirsiniz hiç mi yolu yoktur sizce dedi.Kadın, eğer başkaları olmasaydı bu fotoğrafın içinde bu iki insandan başka denemeye ve acı çekmeye değerdi bence.Bu fotoğraf kalabalık olmaz.
Sanki konuştukarı kendileri değildi hiç isim geçmiyordu.Ama bal gibi aşklarını konuşuyorlardı.Adam dediki ben bu fotoğraftaki herkesi yok sayabilirim.Bu kentten gidebilirim,herşeyi yapabilirim sadece o istesin yeter.Tüm yaşamımı değiştirebilirim inanın bana.
Kadın elini adamın eline koydu.Siz çok özel bir insansınız umarım o kişiyi en kısa sürede bulursunuz dedi.Adamın içi yandı.Elinin üstünde ki eli tuttu.Sıkı sıkı tuttu.O son nefesiymiş gibi tuttu..Hayata tutunur gibi tuttu.Lütfenn dedi..Bir şans verilse..Kederle başını iki yana salladı kadın.Olmaz dedi.Çok da net söyledi.Heyacanların peşinden gidecek yaşı çoktan geçtik maceraya gerek yok..Elini elinden çekti kadın.Sevgi ile yüzüne bakıyordu adamın ama hiç bir aralıkda bırakmıyordı.Zaten yeterince mağrur olan adam daha fazla yalvaramadı bu tavır karşısında.Kahveler aralarındaki sesizliğin sohbeti ile bitirildi.Hep sususldu , çok şey konuşuldu.Kalma zamanı geldi.Kadını öğlen yemek yedikleri ve arabasını park ettiği yere bıraktı adam.Tokalaşıp nezaket cümleleri söyleyerek ayrıldılar birbirlerinden.
Adam otomobili kullanıyordu ama nereye gittiğini bilmiyordu.Cep telefonu çaldı.Baktı ofisten arıyorlardı.Açtı ,işe dönmeyeceğini söyledi.
Eve gitmeye karar verdi.Otomobilinin yönünü eve çevirdi , radyoyu açtı...Kapattı...Eve gitmek istiyordu.Aklına başka bişey gelmiyordu.Kalbi bir elin içinde sıkışmış kalmıştı nefes alamıyordu.


YAZANIN NOTU: TO BE CONTINUED

Perşembe, Şubat 23, 2006

yaşama mücadelesi veren bir metabolizmadan ilik nasıl emilir konulu bir ödül olsaydı beş dalda ödül kazanırdı.iliğin tam geçtiği yolu tespit etme ödülü,iliğe acı vermeden nüfuz etme ödülü,gerekli bağlantı kanallarını açma ödülü, gözünün içine baka baka tecavüz ödülü ,en iyi yardımcı oyuncu ödülü...annndddd oscar goes toooooo .....
kesin oscarı alacak...vakur bir ifadeyle havaya kaldıracak ve diyecek ki sizin iliğiniz olmasa yapamazdım..ama en çok da suistimal edilebilen hislerinize teşekkür ediyorum.alkış kıyamet arasında yerine vardığında, oturmak üzereydi kiii ilahi adalet bu ya ..zafer sarhoşluğu ile oscarı koltuğa bıraktı ve unutup üstüne oturdu.(emek vermediği için unutması kolay olmuştu).oscar kıçına girdi.bi daha da çıkmadı.içinde iliğe yer kalmadı ödül onu tatmin etmişti.

Çarşamba, Şubat 22, 2006

AKŞAM EVİNE GELMİŞ ..PART-3

Kadına bu kadar yakınken gözlerinin rengini daha iyi görebiliyordu.Uzun zamandır ilk kez gözlerine bakabilme cesaretini göstermişti.Hatta gözlerine kilitlenmiş başka bir yere bakamıyordu.İçinde ki ses kimin olduğunu hatırlamadığı bir şarkı söylüyordu
"Gel birer çocuk olalım, o günden başlayalım..
Gözlerimiz buluşsun, ilk kez bakışalım...
Ne dün ne de yarın kalsın, biz yeniden doğalım..
İlk söz dudağında, olsun benim adım,
Olur ya, kalbinde yer bulur da..
Yerleşirim yıllarca, seversin sonunda...
Olur ya, evet dersin aşkıma..Şeytana uyarsın da, olmaz mı olur ya"...

Kadın sanki içinden geçen herşeyi okuyordu.Ve o bundan rahatsız oluyordu.Tüm silahları elinden alınmış bir esir gibiydi karşısında.Adam tam ağzını açacak bir şeyler diyecekti ki kadın koluna dokundu yavaşça..

YAZANIN NOTU: TO BE CONTINUED

Salı, Şubat 21, 2006

AKŞAM EVİNE GELMİŞ ..PART-2

Ertesi hafta bir iş yemeği için sözleştiler.Önce yemeğe gidilecek arkasından firma için belirlenmiş arsaya bakılacak daha sonra üzerinde yapılabilecekler belirlenecekti.Yine iş di..İş için bile bir arada olabilme şansını yakalamak bile güzeldi.Belki bu hafta ablasının öğüdünü dinleyip konuşabilirdi.Çünkü bu yemek ve keşif planında sadece ikisi vardı.
O gün geldi..Yemeğe erken gelmiş ayrılan masaya oturmuştu.Bir sigara yakti.Bir kaç nefes almıştı ki garson gelip uyardı.Toplumun olduğu halka açık mekanlarda sigara içmek yasaklanmıştı.Söylene söylene söndürdü sigarasını.Kapıyı izlemeye başladı.Çok rahattı oysa heyecanlı olmayı bekliyordu.Değildi ama sabırsızdı.Çok geçmeden kapıda göründü.Lacivert bir tayyör içine de pembe bir gömlek giymişti.Saçları her zaman olduğu gibi açıktı.Gömleğin içinde beyaz inci bir kolye takmış , inci küpeleri ile de kulaklarını süslemişti.Pembe bir ayakkabı vardı ayaklarında.Pembe çanta.Ne kadar hoştu yine.Masayı gösterdiler oraya doğru yürümeye başladı.İşte o an kulaklarını patlatırcasına bir gümbürtü başladı.Yanaklarının ısındığını hissediyor, hareket kabiliyeti tükeniyor gibiydi.O'na doğru yürürken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.Her zaman olduğu gibi harika gülümsüyordu.Masaya geldi ayağa kalktı ,kadını karşıladı tokalaştılar.Kadın oturdu , o da oturdu.Daha oturur oturmaz doyumsuz bir sohbet başlamıştı bile.Ordan burdan, trafikten, insanlardan, havalardan, komşunun köpeğinden.Hiç susmadılar.Hep aynı fikirde olmaları ona çok ilginç geliyordu.O'nun gibi muhalefet bir adam nasıl olurda hep aynı fikirde olabileceği birine rastlardı.Kadın karşısında konuşurken o da aklından tutup kadının elinden oradan çıkmak ve yeni kurduğu dünyasına götürmek geçiyordu.Sonra konuşulana katıldı tekrar.Ne yediklerini bile hatırlamıyordu.Ama her ne ise galiba çok lezzetli idi.Yemekler bitti.Hesap gelirken, o arada genç bir adam masaya doğru gülümseyerek yaklaşıyordu.Kadında ayağa kalktı ,öpüştüler.İlk merhabadan sonra tanıştırıldılar..Bilmem kim bey...
Bu bilmem kim beye bu kız çok güzel bakıyordu sanki.Yanılmışmıydı acaba.
Sonra bilmem kim bey izin istedi masasına oturdu.Hesap geldi ödeyip çıktılar.Yolda kendi kendine konuşuyordu bu kez.İlginç bir şekilde kızda susmuştu.İçinden kendine söyleniyordu.Hayatında biri olan bir kadına bu kadar kaptırdığın için utan kendinden diyordu.Bunu nerden biliyordu ki? Bu konuda hiç konuşmamışlardı.Yine de vazgeç..Vazgeç.İma bile etme.Allah kahretsin dedi.Burdan birşey çıkmayacak ve sen kapıldığınla kalacaksın.
Sonra döndü kadına baktı.Yüzünde hiç görmediği garip bir ifade vardı.Şaşkın, mütebessim ama ekşi ,düşünceli, tedirgin.
Sessizliği bozan yine o oldu.Restorandaki bey?
Evet ? dedi kadın..Yakınınız mıydı?
Erkek arkadaşım dedi kadın.O kadar net bir adamdı ki, yüzünün allak bullak olmasını nasıl gizleyebileceğini düşünüyordu.Otobüs şoförüne söylendi sesli sesli.Etrafta ne kadar kötü sürücü olduğunu kattı araya..Biraz sakinleyince de, erkek arkadaşı olduğunu bilmediğini, işine özelini karıştırmadığı için onu tebrik ettiğini zırvaladı.
Kadın sadece gülümsedi.Adamda gayet düzgün görünüyodu aslında.
Hiç bahsetmeyecekti.İma bile etmeyecekti.Konuyu kapatacaktı.Ve mümkünse gidecekti buradan.Zaten bir yurt dışı seyahati vardı 6.7 aylık o arada da bu konuyu kendi içinde kapatır rahat ederdi.
Yolda sadece adamın ince müzik zevkini yansıtan bir albüm dinlediler.Konuşmadılar.Sözü geçen araziye ulaşmışlardı bu arada.Arabadan indiler.Tatlı bir rüzgar vardı, hava güneşli olduğu için insana dokunmuyordu.Arabanın onunde söyle bir durup sessizliği dinlediler yanyana.Sonra adam kadına döndü, hiç bu kadar yakın durmamıştı.İçinden sıcak bir şeyler aktı.Kadında geri çekilmedi.Öyle bir süre baktılar.Kadının gözlerinde çok sıcak ama anlamını bilmediği bir ifade vardı ve bunu çözememek onu deli ediyordu.


YAZANIN NOTU: MAY BE CONTINUED

Çarşamba, Şubat 15, 2006

Akşam evine gelmiş elinde bir şarap kadehi gündüz olanları düşünüyordu.Bu kadar yalnız olmasaydı yine düşünür müydü? Galiba düşünürdü.Bu düşünceyi kafasından söküp atması günden güne zorlaşıyordu.Ve üzerine konuşmadıkça, paylaşmadıkça büyüsü daha da ağırlaşıyordu.Nasıl anlatsındı..Hiç olacak şey değildi..Derin bir iç çekti, zaten çok nadir yaşayabildiği o'nlu son zaman dilimini, bir daha bir daha düşünmek için kendini hiç değilse ruh dünyasında özgür bıraktı.
Gözlerine bakmaya dayanamıyordu.Baktığında duygularını belli etmekten korkuyordu.İlk zamanlar böyle değildi işte , ilk zamanlar dakikalarca baksada anlaşılmasından korkmazdı.Zaten ilk zamanlarda o da bilmiyorduki hayranlık mı yoksa başka bir şey mi? Eğer bilseydi bu kadar bilmeden kontrolsuz girmezdi bu girdaba..Hiç olacak şeymiydi.
Tekrar gündüz olanlara döndü.Odasına girdiğinde birdenbire bir heyecan sardı.İlk dakikalarda ne diyeceğini ne yapacağını bilemeden saçmaladı.Ordan ...burdan..konuştu.Konuşurken de söylediklerine kızıyordu.Ne saçmalıyosun sen diyordu kendi kendine.Ama herkesin düştüğü salak durumuna o da düşüyordu işte.Daha girer girmez aşktan söz etmesi olacak şeymiydi.Gülümsedi kendi kendine.Ama sanki o da heyecanlanmıştı karşısında aniden görünce.Güzelim dudaklarında ki gülümsemede hafif bir gerginlik vardı.Hiç haber vermeden pat diye gelmişti.Bir süre sonra üzerinde çalıştıkları konulara döndüler uzun uzun konuştular.Her zamanki şeyleri konuşuyorlardı ama neden bugün gözlerine bakamıyordu? Kendine sürekli toparlanmasını telkin ediyordu ve doğrusu dışardan ne kadarını becerebildiğini merak ediyordu.Bir süre sonra bu telkini bıraktı ve kendini o'nlu dakikaların kucağına attı.Kendine inanamıyordu.Hiç olacak şeymiydi..
Güzelim siyah saçlarını elleriyle geriye attığında beyaz teni daha da parlamışda sanki.Boynundan mavi bluzunun üstüne doğru uzaman ince bir kolye süslemişti boynunu.Ve haraket ettikçe dalgalanan parfümü onu sarhoş ediyordu.Bir an bu parfüm kokusunu başkalrınında duyduğunu düşünüp rahatsız oldu.Bu rahatsızlığı yaşarken ellerini izlerken buldu kendini ne kadarda güzellerdi.Keşke avuçlarının içinde tutabilseydi.Kalbi sıkıştı.Boğazında sıcak bir top ne aşağı iniyor ne yukarı çıkıyordu.Ellerine baktığını farkettirmemek için konuştukları konuyu daha sert ve ciddi boyutlara taşıdı.O bununla ilgilenirken o da ciddi yüz ifadesinin altından karşısındakini izlemek için zaman kazanmıştı.Anlatacak o kadar çok şeyi vardı ki..Zaman dursa mekan değişse mesela şu an şu evin içinde karşısında otursa.Bir kadehde onun elinde olsa.Çocukluğu, gençliği, eski aşkı, işle ilgili planları,hayalleri, eski kitaplar,tekneler, arkadaşlar.Neler anlatmazdı ki.Ne anlatsan anlardı çünkü.Belki kıvrak zekasıydı o'nu bu kadar etkileyen.Belki modern çizgili alaturka tavırları.Siz demekten asla vazgeçmemesi.O'da dokunamayacak kadar büyük bir kıymet kazandırıyordu gözünde.Etrafında böylesini hiç görmemişti.Gülünce ne kadar da güzelleşiyordu mesela..Kendine hiç kimseye söylemek üzere bunun aşk olduğunu itiraf etti.İyi de nasıl kurtulacaktı bundan.
Geçen hafta ablası ile konuşmuştu.Ablası canı ciğeri , herşeyiydi.Ablasına herşeyi anlatabilir ablası asla onu yanlış yorumlamazdı.Sanki onun içinden bir içde ablasında var gibi.
Ablası dediki bu çaresiz kıvranan acı çeken kardeşe."Konuş, konuşmalısın..başka türlü olmaz.Hiç değilse eğilimini bilirsin.Hayatta olmaz olmaz konuş ve anla" Nasıl konuşurdu konuşacak şeymiydi bu..Hiç olacak şeymiydi...
Sonra kendi kendine bir yöntem geliştirdi ..Biliyordu karşısında ki çok zeki idi.İmalardan anlam çıkarmasını sağlayacaktı.Eğer bir adım görürse en azından itiraf edecek ve bu büyüyü hafifletecekti.Sonrasını ise hiç bilmiyordu.Aslında bugün oraya ima etmek için gitmişti.Etmişti de ama heyecandan o kadar yersiz ve zamansız ima etmiştiki.İmamı yoksa havadan sudan sohbet mi belli olmamıştı.Sonra da toplantı başlamış ve kalabalık çoğalmıştı ve asla ortam bir daha doğmamıştı.
Bu aşk bir yana o'na ihtiyacı vardı.Hayatındaki çıkmazları ancak o anlayabilir ,ancak o bişeyler diyebilirdi.Diğerleri aptaldı ve asla onun gibi dinlemezlerdi.Nasıl bir insana bu kadar çok ihtiyaç duyabiliyordu ..Oysa hep kendine yetebilmişti, en zor dönemeçlerden bir başına geçmişti.Şimdiyse tüm becerileri görünmez bir kanalla karşısındakine geçmişti.O'nsuz olamazmış gibiydi.Tekrar bu oda da karşısında oturduğunu hayal etti.Sonra da dizlerine uyuduğunu..Gözlerini kapadı ve çözümsüz bir günü daha kalbi ateşler içinde iken bitirme kararı aldı ve yatağına bile geçmeden öylece uyudu...

YAZANIN NOTU: MAY BE CONTINUED

Pazartesi, Şubat 13, 2006

Cumartesi gecesi sevdiğimiz iki dostumuz bizi ziyaret ettiler saolsunlar.
Ettiler de ben de çok sevdiğim Tv makinasını ve Okan Bayülgen'i ve Hakkı Devrim'i izleyebildim.Herşey her zaman olduğu gibi süperdi.Ta ki Okan Bayülgen eski sevgilisi Deniz Seksi'yi anons edene kadar.
Bir kadın bir adamı umursamıyormuş gibi yapıp bu kadar umursadığını insanların gözüne sokabilir.İşveli tavırlar,seyirci ile göz kırpmalı dil çıkarmalı oynaşmalar.Zavallı Nebil Özgentürk'e mikrofon yardımı yapma adı altında elinden tutmalar, ilgi göstermeler (tabi bunun tamamı eks aşkı Okan'ın dikkatini daha fazla çekme çabaları)
Sözde arkadaş Okan'a "sen beni bıraktın ellere gittin ama bak neler kaçırdın, seyircisinden konuğuna herkes bana hayran" demeye getirecek.Tabi ki hayran olacak nitekim giydiği mini elbiseden anüsünü seçebiliyoruk.
Ben de böyle durumlara düşmüştüm...Evet evet düştüm.Ama 17- 18 yaşlarımda.Koskoca kadınsanız ,biraz sırıtıyor, yavan kaçıyor, sizi küçültüyor.Olduğunuz yerden alıp daha alçak bi yere koyuyor.
Zaten pek de hazzetmediğim Deniz Seksi artık tam olarak bitmiştir bence.
Bu kadar tepkimin en önemli sebebi o gün orada Cem Karaca adına bişeyler yapılırken ve Edip Akbayram gibi Nebil Özgentürk gibi adam gibi adamlar konuşması gerekirken, onların susup bu şımarıklığı izlemek zorunda kalmalarıydı belki.Eğer dikkatli izlediyseniz Edip Akbayram'ın yüzünde ki memnuniyetsizliği görmüşsünüzdür.Önemli değil ama...Deniz Seksi geceye damgasını vurdı ve Okan'a gününü gösterdi önemli olan buydu.

Perşembe, Şubat 09, 2006

neden..kötü...la isla bonita..dert..kara..mırnav..çiş...film..klavye..doktor...uzak..beyaz...kalkan..
mavi..deniz..balık...halikarnas balıkçısı...ressamı..boncukcusu..incikcisi..
paça..beyin çürük karışık..dedikodu..eylem..içdinamik...müşteri sorunu..
sorunlu müşteri..cinayet..kaza...redkit..orkid...dostlar..arkadaşlar..diğerleri...
kıçımın kenarları...hiç takmadıklarım..takmak isteyip takamadıklarım..umurumda olmayanlar..çoğunluklar...önemsediklerim..adını önem grubu koyduklarım..adını çamurdanlıklar koyduklarım..sıradanlar..sıranın dışındakiler..sonundakiler..başı olmayan yılanlar..yılanı özletenler..günlükçüler...günü kurtaranlar..bir kaleme satılanlar...konuşurken kahramanlar..uygularken sümüklü böcektende böcekleşen vıcıklar..korkaklar..uzun vadeciler..
beyaz kelebekler...madam bowaryler...bozkırdaki orkideler..doğan görünümlü şahinler..sizler..bizler..kafası kıyak olanlar..içip içip kafaya kıyamayanlar....rock...hard rock...one..metallica...trafikte önüme kıranlar..sıkıştıranlar..ileri sürüş teknik(!)ciler..baba parasıyla eylem yapanlar..eylemi niye yaptığını bile bilmeyenler..okumuşlar..yazmışlar..okumuş eşşekler..kitap yüzü görmemiş alimler..parasıyla edep yerini örtenler..kıçı açıkta gezenler...vs..vs..vs..vs...

Salı, Şubat 07, 2006

Söylesene bana hayat seni üzecek kadar uzun mu? Dedi adam candostuna.Öyle bunalmıştı ki kız hiçbirşey onu rahatlatmıyordu.Hani gelince üst üste gelirdi ya hep.İşte öyle oluyordu.Sonra kendi kendine , yaşama sanatı işte böyle ,hayat denen ustanın kapısında gide gele, sürüne sürüne bir gün mutluluktan uçarken ertesi gün betona pike yaparak, kafa göz yararak, tam isyan ederken hayat denen usta tarafından şımartılarak öğreniliyordu.Yani o kadar çok duygu bazen o kadar karmaşık yaşanıyordu ki idmanlı değilsen tamamdı işin ya ruh hastası olursun ya da sadece nefes alan bir kütle.Bu iş böyle.
Rahat etmek yok.Gerilmeler ve gevşemeler var.Böyleydi evet ..O da biliyordu ama o da taştan duvardan değildi sonuçta etten kemikten hemde en yoğun şekilde duygudan ibaret bir insan kızıydı.
Son zamanlarda ne kadar şeyi ötelediğini farketti hayatında.Hayır canım bu da sorun mu, hayatta neler oluyor derken kendi iç depremini nasılda bastırdığını farketti.Oysa bastırmakla yok etmek başka şeylerdi.Bastırınca, bastırırdın o da başka bir yerden çıkardı üstelik haber vermeden sürpriz yaparak.Ama yok etmek öylemiydi ya? Yok edince yok olurdu.Hiç olurdu.Beyninde yok yer kaplamazdı, ama bastırılan kaplardı.O da aslında sonradan bünyeye girdiği için çıkıntı olurdu bir zaman sonra..Göbek nasıl göze batarsa o çıkıntı da ruha batardı öyle.
Arkadaşı demişti ki sen çok duygulu bi kızsın ya yok saydın içine attın bak işte sana döndüler.
Ne kadar da doğru demişti.Evet sorunları hayati değildi ve çevresinde çok daha büyük sorunlu kişiler vardı.Ama bu da onun sorunuydu ve onu sarsıyordu.
Ve karar vermişti kimseye o kadar kalbini akıtmayacaktı.Başkalarından dinlediği olumsuz yaşanmışlıklarla o kadar güçlü bir empati kuruyordu ki bir süre sonra tüm dinledikleri onun benliğine giriyordu ve o yaşıyordu.
E be salak kızım iyi şeyler içinde böylesi bir empati kursan kendini dengelersin ama yok...nerdeeee...dedi kendi kendine..
Sonra dedi ki can dostu, aslanlar gibi bir kocan var, ah dediğinde ayaklanacak bir ailen, yetişin dediğinde yetişecek üç- beş müridin (en çok da buna gülmüştü) daha ne istersin ki? Sen içine atma, bu kadar da ciddiye alma.Gelmek istemeyenin bir sebebi vardır elbet bir ona danışmak lazım.Kalıp gitmeyeninde öyle..
Gitme zamanınız geldiyse o yerin hayatınızda ki görevi bitmiştir de gidiyorsunuzdur.Bu kadar da dert etme......
Daha bir sürü şey dedi adam kıza.Kız çok rahatladı.Ama yine gerilecekti bunu biliyordu .Ama olsun şimdi iyiydi.Dediki dostuna, belki bundan bir öykü çıkar..
Öykü çıkmadı ama yazı çıktı.Yazmakda iyi "geliyordu"."Gelmek isteyenin sebebi var"dı ya bunun ki de rahatlatmakdı.