Salı, Nisan 22, 2008

SIZI

Evde maç izlemek varken kardeşimin ve bir iki arkadaşımın zoruyla götürüldüğüm bu kır gezisinden hiç hoşnut değildim.Bu kır gezisini daha doğrusu pikniği iş ilişkilerimizin iyi olduğu ve bir anlamda aralarında bulunmak zorunda olduğumuz bir firma düzenliyordu.Araba ile yola çıktığımızda zaten çok da mütebessim olmayan yüzüm iyice asılmıştı.Kardeşim yanımda arabayı kullanırken bir yandan da şurdan burdan laf açıp kafamı dağıtmaya çalışıyordu .Sevgili kardeşimin son zamanlarda benim iyice içime kapandığımı ve daha fazla yalnız bırakılırsam iyice depresyona gireceğimi düşündüğünü biliyordum.Telefonda anneme anlatırken duymuştum.Hoş duymasamda bilirdim zaten, onu çok iyi tanırdım.
Oysa bu doğru değildi.Ben hayatı birazda depresif algılayan biriyim,zaman zaman böyle derin dalmalarım sonrada çıkmalarım olur.Ve bu bana garip bir şekilde haz
verir.Böyle yaşayan pek çok insan vardır toplumda, bunu okuyanların önemli bir kısmının "benim gibi" derken gülümseyişini görür gibiyim.
O güne dönecek olursak ,aracımız dar patikadan döndüğünde karşımıza kocaman bir alan çıktı..Düz bir alan üzerine kurulmuş piknik alanı özenle hazırlanmıştı.Tak gibi,balonlarla ve çiçeklerle süslenmiş bir kapı ve önündeki palyaço bu konudaki ilk sinyalleri veriyordu.Her taraf yemyeşildi.Topraktan adeta çim fışkırmıştı..Etraftan bana inat nefis çiçek kokuları geliyordu..Kendiliğinden oluşmuş öbek öbek ,rengarenk çiçekler tekrar resim yapma isteğimi uyandırdı.Oysa ben tabiat resmi yapmazdım.İşte böyle kışkırtıcı bir bahar günüydü o gün..
Kapıdan geçer geçmez kibar firma sahibi bizi hemen karşıladı.Bu tavrının yakında yapacağımız sözleşme ile ilgisi yoktu, adam sahiden zarif ve güngörmüş bir adamdı.Ayaküstü yaptığımız hoşbeşten sonra bize uygun bir yer gösterdi ve izin istedi.Bize gösterilen tarafa doğru yürürken sağ tarafta uzunca kurulmuş, yüksek bir çadırın altında mangal yapılıyordu..Hemen ilerisinde içecek standı.
Çocuklar, gençler, anneler babalar her taraf cıvıl cıvıldı.Son zamanların çokca çalınan şarkılarından biri ise kulaklarımızı çınlatıyordu.Etrafa belli bir düzenle banklar,masa sandalyeler ve armut yer minderleri yayılmıştı.Kimileri de ağaç altlarında öylece oturuyordu.Yerimize geçene kadar bir kaç tanıdıkla daha konuşmak zorunda kaldık."Dışardan komik görünüyoruz" dedi kardeşim.Bu kadar insan içinde bizden başka erkek grubu yoktu."Keşke karını da alsaydın" dedim ortağıma."İyi olurdu" dedi sadece..Benim asık suratım canını sıkmıştı çok konuşmak istemediğini farkettim.Üstüne gitmedim haklıydı.Hiç birşey yemeyeceğim için içecek standından soğuk birşeyler alıp oturdum.Etrafı izliyordum.Dedim ya ortam bana inat çok güzeldi.Ama insanın böyle bir tablodan mutlu olabilmesi için içinde ki kocaman yapbozun tüm parçaları tamam olmalıydı.Benim daha bir kaç parçam yerindeydi.Ve görünen o ki daha uzun süre o boşluklar dolmayacaktı.Bu arada yanımıza yine bir iki tanıdık geldi,yanımdakiler birşeyler atıştırdı.Konuştuk ,sohbet ettik..Bir ara kendimi iyi hissetmeye başladığımı farkettim.Gülümsedim belli belirsiz.Elimdeki içecek bitti yenisini almak ,aslında birazda yürümek için yerimden kalktım.Dönerken önümde yürüyen genç bir kadına gözüm takıldı.Arkası dönük olduğu ve tam önümde yürüdüğü için vucut hatlarını izledim bir süre.Oldukça düzgün bir fiziği vardı.Endamı çok güzeldi.Fiziğinden daha dikkat çekici olan bu endamdı.Bu bana çok bildik gelmesine karşın çok da yabancıydı.Son kız arkadaşımdan yeni ayrılmıştım.Acaba onu mu özledim diye düşündüm ama çok da öyle derinliği olan uzun bir ilişki değildi.Saçlarını bir şapka ile toplamış at kuyruğunuda şapkanın içinden ensesine bırakmıştı.Kızıl saçları beyaz bluzunun üzerinde çok canlı duruyordu.Gözünde güneş gözlüğü olduğunu kulaklarının arkasında ki karaltıdan seçebiliyordum.Elinde küçük bir top vardı.Orada oynayan küçük çocuklara doğru fırlattı, yoluna devam etti.Yüznü görmek için hızlandım.Tam o sırada dernekten bir arkadaşımla dernek sekreteri bana seslendiler.Aslında bir kaç adım ötemdeymişler ama ben farketmedim.Şaşırdım uzun zamandır görmüyordum..Sarıldık öpüştük..Abartılı şakalar.yüksek kahkahlar başımı çevirdiğimde ise o yok olmuştu.
Bakınmama fırsat vermeden kolumdan tutup başka bir tarafa götürdüler.Diğer bir kaç arkadaş ve yeni tanıştırıldığım bir genç hanım.Oldum olası ideal evlenilecek bekar gözüyle bakıldığım için beni hep birileri ile tanıştırırlardı.Bu hanımda gayet hoş bir hanımdı.Üçüncü içeceğimide orada bitirip müsaade istedim.Bizimkileri yanına dönerken bir radar gibi gözlerim etrafı tarıyordu.Ama göremiyordum.Kardeşim ve ortağım koyu bir sohbete dalmışlardı geçip oturduğumda dahi sözlerini bölmeden devam ettiler.Bense bakınmaya kendime bile belli etmeden devam ediyordum.Bir ara bir ağacın altında birşeyler okurken gördüm onu..Yan oturmuştu tam seçemiyordum, uzaktı ama silüeti o olduğunu söylüyordu.Hafif doğruldum ,yanındaki birisi ile konuştu sonra tekrar başını okuduğu şeye indirdi.
Bu kez gözümden kaçırmaya niyetim yoktu.Derken yine zarif firma sahibi yanımıza geldi bu kez yanında eşi ve kızıda vardı.Etrafımız birden o kadar kişiyle sarılınca onu gördüğüm yerde kapandı.Yapacak birşey yoktu sohbete devam edecektim.Yarım saat sonra kalktılarında o yoktu.Yine yoktu.Bu kez sinirlendim.Aynı zamanda kendimede şaşırdım.Niçin bu kadar takmıştım buna.?Bakındım bakındım ama yoktu.Bu arada piknikten ayrılan bir kaç araba görmüştüm hiçbiryerde göremeyince o arabalardan birinin içinde olduğuna kanaat getirdim.Ve ortama konsantre olmaya karar verdim.
Açık hava karnımı acıktırmıştı.Çocuklar yemeklerini yediği için ben kalkıp hem de yürüyüş olsun diye kendime yiyecek birşeyler almak için çadırlara doğru yürüdüm.Sıra vardı bekledim.Yemeğimi aldım tam dönerken tabağımla içeceğimi dökmeden yerime gidebilmek için tabağımdakilere dikkatle bakıp dengemi kurmaya çalışıyordum.Dengemi sağladım ve başımı kaldırdım ,artık yürüyebilirdim.
İşte tam o başımı kaldırdığım sırada kırmızı saçlı endamı güzel kadını tam karşımda gördüm.Bir an içimden bir alev geçti yüreğim ağzıma geldi.Yüzü bana dönük gülümsüyordu ve galiba bana gülümsüyordu.Yüzüm allak bullak olmuştu.Gülümseyecek halde değildim.Onu farkettiğim anda etraftaki şarkılar sustu, yer ayaklarımın altından kaydı,Az önce içimden geçen alev geldi yüreğime oturdu ve ellerim titredi.O kocaman harika gülümsemesi ile güneşi bile gölgede bırakmıştı adeta..
Bu anlattıklarım anlar içinde olduğu için ellerimin titremesi halen devam ediyordu.Öyle oldu ki artık tutamadım ve herşey elimden düştü.
Birkaç adım ilerde bana gülümsediği için elimdekiler düşünce yanıma koşup geldi hemen.O sulardan berrak,melodi gibi ses tonuyla birşeyler söylüyordu.Duyuyordum ama sesin tınısını dinlerken ne dediğini önemsemiyordum.
"Hay Allah o kadar şey taşımamalıydınız elinizde keşke tepsi alsaydınız durun yardım edeyim" dedi.Ben "yok gerek yok şimdi ben toparlarım " diyordum..Bunları söylerkende tam iki yıl sonra ilk karşılaşmamızın bu sözlerle başlayacağını hiç hayal etmediğimi düşünüyordum.
Ve işte yine karşımdaydı.Dökülenleri bir tarafa bıraktık.Ellerini uzattı ,tokalaştık.Hala titiriyordum,sesim bana dalga dalga çıkıyormuş gibi geliyordu,oyle olmadığını umarak konuşmaya devam ettim.Bu plansız karşılaşma nefesimi kesmişti ve galiba o da farkındaydı.Sahi bu kez farketmişmiydi acaba? Sadece bu kez ...
Bir yere geçtik oturduk.Gözlüğünü çıkardı gözlerinde herzamanki gibi yıldızlar parlıyordu..Teni her zamankinden daha berraktı.Dişleri dudakları, elleri bilekleri,o kadar özlemiştim ki herşeyini bir yudumda içmek istiyordum.Ne sebeple orada olduğunu anlatıyordu.Bense her zamanki gibi onu ibadet eder gibi huşu içinde dinliyordum.Ve izliyordum büyük bir özlemle..Beyaz v yaka bluzundan içeri daldım.Bedenini,hep hayal etmek zorunda kaldığım kokusunu uzun uzun şevkatle,sehvetle,özlemle,incitmeden sevdim.Sonra tekrar aynı yerden çıkıp yerime oturduğumda o elindeki cep telefonunu kapatıyordu.
Eşiymiş nerde olduğunu merak etmiş.Onuda yanımıza davet etmiş birazdan gelirmiş..Onu farkeden bizimkilerde kalkıp geldiler,merhabalaştılar,koyu bir sohbete başladılar.Ben izliyordum.Kardeşimin bana dikkatle baktığını gördümse de toparlayamadım.Önemsemiyordum anlasındı.
İş yaptığımız başka bir şirketin önemli bir görevindeydi onu tanıdığımda.Ve bekardı.Hatta erkek arkadaşı bile yoktu.Aramızda hiç söylenmemiş,hiç cümle kurulmamış bir aşk vardı.Bilirdim o da bana çok zayıftı.Hiç bir halinden belli olmazdı ama anlardım.Ben o kadar kapalıydım ve korkaktım ki belli edip etmediğimi hiç anlayamadım.Kimseylede paylaşmadığım bu büyük tutkunun dışardan görünüp görünmediğini bilemedim hiç.Aslında bana sorarsanız anlıyordu.Oysa ben iflah olmaz mutsuz,uslanmaz melankolik o sıralar nedense aşka kendimi vermekten çok korkuyordum.O özel sohbetlerimizin birinde bana "o kadar hassasınız ki bağlandığınızda anda kaybetmekten korkuyorsunuz ve hiç sevmemeyi tercih ediyorsunuz "demişti.Doğru olabilirdi.Bir arkadaşım çocuklara olan hastalıklı sevgisi yüzünden çocuk yapmamıştı çünkü;"Doğduğu anda kaybetme paranoyam başlar ve ben bu duyguyla yaşayamam" diyordu.Belki ben de öyleydim bilemiyorum.O yıllarda üç yada dört yıl birlikte çalıştık.Benim nesef alma sebebim o olmuştu.Bir gün yanında biri ile alışverişte gördüm.Çok sürmedi parmağında nişan yüzüğü belirdi.O kadar korkaktım ki onu böyle sevmeye bile razıydım.Yeterki bir şekilde hayatımda olsundu.
Ama öyle olmadı evlendiğinde eşinin firmasında çalışmaya başladı.Düğününe davetiye verdi ama gitmedim.Çiçek yolladım.O gece başka biri ile sabaha kadar seviştim.Sızım dinmedi.
Ben bu durumdan bir şekilde kurtulmak istiyordum, ne kadar pişmanda olsam onu kolundan tutup götürecek zamanları çoktan geçmiştim.Ve iki yıl boyunca onun on dakika önce geçtiği yerlerden bile geçmemek için çok çaba sarfettim.Olduda aynı şehirde bambaşka yaşamlara karıştık gittik.Ama o düşlerimden hiç çıkmadı.Ağzını her açtığında ,sesini her duyduğumda sarılan yaralarım dahada kanadı.Çok geceler rüyalarıma girdi.Ama çelik gibi irademle ondan uzak durmayı başardım.Başarmıştım.İşte bugüne kadar..
Sonra eşi geldi.Tanıyorduk hepimiz .Konuştuk sohbet ettik.Öğleden sonrayı beraber geçirdik.Kardeşim sık sık yüzümü kontrol ediyordu.Anlamıştı..O gün oradan en son ayrılanlar biz olduk.Ayrılırken tokalaştık elleri ellerimdeyken kalbim kanıyordu.Sadece birkaç saniye gözlerimin içine taa içine baktı.Elleri ellerimde öylece baktı.Bana iyi dileklerde bulundu.Ben de ona..Arayı açmadan görüşmek üzere sözleştik.Asla katılmayacağım bu ilk buluşma için yer ve zaman bile söylendi.
Vedalaştık ayrıldık.Arbaya bindiğimde uyuyormuş gibi yapıp arkama iyice kaykıldım.Gözlerimi kapadım her yaşadığım anı tekrar tekrar bir daha hatırladım.O resimler beynimde eskimemeliydi..Hep yeni hep canlı kalmalıydı.
İçimde yaşadığım bu duyguyu hiç hayata geçirememiş olmanın,başlamadan bitmiş her işin, yada başlayıp bitememiş her şeyin bıraktığı gibi bir sızı vardı.
O benim nefesimin sonuna kadar kara sevdam kalacaktı.Güneşlerden aydınlık kara sevdam, yolu bana hiç düşmeyecek kara sevdam..Pişmanlığım,iç sızım...Kraliçem kalacaktı....Ve ben sonsuza kadar onu sevecektim kendime söz vermiştim.