Çarşamba, Nisan 12, 2006

Arif Olmak Çözmez Bazen Meseleleri,Kader Ruhun Elbisesi...

"Bazı şarkılar vardır, milyonkere dinleseniz her keresinde farklı bir şey bulursunuz.Bazı hayatlar vardır ,elli yıl aynı şeyi yapsanız yine tad alırsınız ve bir ömrüm daha olsa böyle yaşarım dersiniz...."
İşte böyle başlıyordu Arif gazetede ki köşe yazısına.Eski deneyimli bir yazar olmasından çok bir yaşam adamı olmasıydı onu gazete köşelerine taşıyan.Her bilgisayarının başına oturduğunda karnına ağrılar girer, konu sıkıntısı çekeceğini düşünür bunalırdı.Aklından o ana kadar geçmemiş bir kelime ile başlar ,dakikalarca durmadan , okumadan, parmaklarının ucundan ekrana akan harflere bakmadan yazar dururdu.Bir gün bir yerde tıkanacağından, yazamaz olacağından o kadar emindi ki.Ama o gün gelene dek yazacaktı.Yaşananı değilde yaşananın içinde bırakan etkiyi yazmayı severdi en çok.Söz gelimi bir restorana gittiyse ve iyi bir yemekle iyi bir sohbeti birleştirdiyse, cümlelerinde sohbetle yemeğin lezzeti birbirine girer ,öyle güzel betimlemeler yapardı ki yemek için mi yaşamak, sohbet için mi ölmek birbirine girerdi.Ama bu Arif'in hayatındaki lezzetin sırrıydı işte.Herşeyden kendi istediği kadar alıp başka bir tad elde etmek...Bir kadeh pembe şarap, iyi terbiyelenmiş bir et, bir tutam merhamet, göz kararı güneş ışığı,alabildiğine tebessüm...İşte böyle bir adamdı Arif.Yazarken kullandığı kahramanlar çoğunlukla hayal olur , o kahramanlar genellikle karşı cinsten seçilirdi bilinçsizce.Bunu farkettiğinde uzun uzun düşündü ancak bir yere varamadı.
"Belki de dedi başka bir beyin gibi düşünmek ilginç geliyor bana ve hep karşı bir mantıkla yazıyorum."
Sonra da yüzünde soran bir ifade oluştu.Karar verememişti.Ama çok da üstünde durmadı.Her ne ise hoşuna gidiyordu..
Gazeteye o gün, o cümlelerle başladığı yazı bittiğinde arkasına yaslandı .Bırakma kararı aldığı ve artık günde üç tane içtiği sigarasının ikincisini yaktı ve yazısını okudu.....Bir daha okudu...bir daha okudu...
Bu yazıyı kızı okuyunca ne düşünecekti acaba?İyi şeyler düşünsün istedi içinden.Dua etti sonra bunun için.
Zira geçen akşam hastane odasında babasına "ben hasta olmasaydım sen daha mutlu olurdun baba, özürdilerim " dediğinde Arif'in dizlerindeki bağ çözülmüştü.
Durumu dramatize etmemeye özen göstererek başını okşadı kızının,
"sen olmasaydın ben olmazdım kızım, her ne şartta olursa olsun iyki varsın" dedi.
Kolay değildi gencecik kız kanserdi ve tedavilerin biri bitiyor diğeri başlıyordu.Tedavinin yıpratıcı sürecinemi yansın, kızının vücudunun hırpalanmasına mı yansın yoksa yaşıtları kafelerde, sinemalarda gezerken onun camdan dışarı bakmasına mı yansın bilemiyordu.Eşi ile ayrılmıştı ama bu durum ortaya çıktığından beri birlikte gibiydiler.Bu durum onları birbirine yaklaştırmıştı.Ama sadece insan ve dost olarak, aşk çoktan bitmişti.Şimdi kızları için omuz omuza mücadele ediyorlardı.Eski eşi doktordu.Çalıştığı hastanede en iyi şartlarda bakılıyordu kıza ama bu onları rahatlatmıyordu.Hangi anne baba rahat edebilirdi ki bu durumda.
Yazıyı gazeteye yolladı.Yerinden kalktı bir çay aldı , dinlediği müziği değiştirdi.O sırada telefon çaldı.Arayan eski eşiydi.Hastaneye gelip gelemeyeceğini soruyordu.Telaşlandı ama sesine yansıtmadı, "ne oldu?" dedi sakince."Hiç dedi önemli bişey yok, kız senle olmak istedi sadece."
Rahatladı.Yazı için evde olacağını söylemişti kızına ama demekki ihtiyaç duydu dedi.Karısına geleceğini söyledi telefonu kapattı.Bir duş aldı yola çıktı.
Kızı giyinmiş ,süslenmiş onu bekliyordu.Eşide şık görürünüyordu.Ama odanın kapısında karşıladılar Arif'i.Birşey anlamadı.Kızı sarıldı öptü onu "hoşgeldin gönül adamı Arif" dedi kıkırdadı arkasından.Arif öylece bakıyordu anlamaya çalışarak.Sonra babasının elinden tuttu ve odasına götürdü.O danın ışığı kapalıydı bir den açıldı annesi, babası, gazeteden yakın bir arkadaşı onu karşıladılar.Kız eline pastayı almış mumları üflemesi için babasına uzatıyordu."Doğum günün kutlu olsun babacığım" Şimdi anlamıştı bugün 12 Nisandı.Doğum günü...Doğum gününü yeni hatırlaması ondan duygusal bir değişiklik yaratmadı ama şaşırmış gibi yaptı, tabi kızının oyununu bozmamak içindi herşey.
Alkışlar, kutlamalar , pasta kesmelerle yarım saat geçti.Arif tuvalete gitmek için izin istedi, kendini toparlaması gerekiyordu.Doğum günü umurunda değildi ama meleğini hayata bağlayan herşeyi önemsiyordu ve bugün için çok önceden hazırlandığı o kadar belliydi ki.Arif'e hayatında hiçkimse kızı kadar sevildiğini hissettirmemişti.Arif kızı ile anlam buluyordu ve onun olmama ihtimalini düşünmek bile istemiyordu.Tuvalette elini yüzünü yıkadı biraz kendini toparladı ve o daya çıktı tekrar.O daya girdiğinde insanlar gitmek üzereydi.Hepsi çıkıp gittikten sonra kızı babasının elinden tuttu ve dediki, "bittimi sanıyorsun, yanılıyorsun....bak!" dedi başucunda duran kitabın arasındaki iki bileti çıkararak..
Arif'in ve kızının birlikte en çok gitmeyi planladıkları müzikalin biletini tutuyordu elinde.Arif "e çok şımarttın ama beni bugün, bak çekemezsin sonra kaprisimi " dedi gülerek.
"Bana pahalı bir yemek ısmarlayacaksın merak etme..Faturayı gördüğünde şımaracak halin kalmayacak..Önce yemek sonra müzikal.."
Birlikte çıkarken eski eşine bu organizasyon ve biletler için teşekkür etti Arif.
" Benim için zevkti, kızımı eğlendir ama yorma sizi bekliyor olacağım " dedi.
"Hiç merak etme dedi adam, keşke kendine de bilet alsaydın.."
"Nöbetçiyim bu akşam keyfinize bakın onun mutluluğu bana yetti zaten"
Eski eşini öptü ve çıktılar kızıyla.O gece hastalıkla ilgili hiçbirşey konuşulmadı.Geleceğe yönelik planlar yapıldı ,sonra oyun izlendi ve hastaneye çok mutlu döndüler baba kız.
Arif eve döndüğünde gazeteye yolladığı yazıyı bir kere daha okudu..
Ve ertesi gün gazetede yayınlanacak yazısına şöyle bir ek yolladı..
"Bazıları vardır havadaki oksijeninizdir, gözünüzün bebeğidir.O olmadan hiçbirşey olmaz.
Yazının başında "bir ömrüm daha olsa yine aynı şeyi yaşarım dersiniz" dedimya..Bin ömrüm olsa kızım, bininide sana adarım kaderin hiç değişmeyeceğini bile bile..Sen var oldukça ben, ben oldukça sen olasın diye.Mutlu ol ışığım....

Hiç yorum yok: