Perşembe, Mart 30, 2006

NE OLDU SİZE ??NE OLDU BÖYLE??

Yerlerde ki ve göklerde ki ilkbahar elektriği sizi de mi çarptı ben gibi?
Hiç birinizin sesi soluğu çıkmıyor.
Uzmanlar havadaki ve yerdeki elektriğin şiddetini temiz hava,bol meyve sebze ile azaltabilirsiniz diyor.İşi abarttım yosun kapsülü alıyorum.

Cumartesi, Mart 11, 2006

DELİ SAÇMALARI

Masanın bir ucunda hep bekleyen oturuyor, hiç bir şey demeden bakıyordu sadece. Orada olması o masada olan biteni takip etmesi anlamına gelmiyordu.Aklı fikri herşeyi beklenende idi.
Nafile bir bekleyiş olduğunun son derece farkındaydı, beklemek onu yormuyordu.
Masanın bir ucunda yetişmeye çalışan vardı.O da aslında orada idi ama aklı ve heyecanı o kadar hızlı yol alıyordu ki çokkktaann masadakiler geride kalmıştı bile.Yetişmeye çalışanın hemen yanından bitkin olan vardı.Orada bıraksalarda kıvrılsa uyusaydı.O kadar bitkindi ki hiç bir şey umurunda değildi.Aslında o da bu masayı pek umursamıyordu.
Rahat bir yerde uyumakdı tek isteği, kendini uyuşturmak hiçbişeyin farkında olmamak.Onun yanında keder duruyordu.Kendine acımaktan başka sanatı olmayan keder masada ki en hazin öykünün sahibiydi kuşkusuz.Anı yaşayansa hepsinden farklı olarak o masada ve herşeyin farkındaydı.Tek tek gözlerine bakıyor hepsinin ,içinden yorumlar yapıyor ,için için alay ediyordu onlarla.Hepsi hakkında bir yorumu vardı.Ama doğru ,ama yanlış... Belki de en büyük hatasıydı geçmişten ders almayıp ,geleceğe dair plan yapmaması.Ama o buydu işte.Hepsi tek tek masanın etrafını çevirmişlerdi.Eksikler vardı.Belki gelirlerdi daha sonra..
Ortada bir beden vardı ve mümkünse hepsi ona tek başına sahip olmak istiyordu.Toplantıda bunun içindi zaten.
Tam birşeyler konuşacaklardı ki özgür geldi.Her zaman olduğu gibi başına buyruktu.Toplantı saatini falan takmamıştı.Paldır küldür girdi içeri.Ve hemen el koydu karar verilmediyse alıp gideyim ben bu bedeni.Bu kez benim olsun....
Hemen itirazlar yükseldi.Hep bekleyen daha yüksek sesle atıldı..Öylemmiiii? Peki ben ne yapacağım, sen onu alınca.Benim hayallerim var beklentilerim var sen onu alınca onlar bitecek buna izin veremem..Arkasından yetişmeye çalışan atıldı.Durun bir dakika..Yetişebilmem için ona ihtiyacım var.Onun arkasından öbürü, onun arkadından öbürü, habire konuşuyorlardı.Kapının açıldığını farketmediler bile.
Bilgi gelmişti.Şöyle bir baktı odaya hepsi ayrı telden çalıyordu.Bedende ortada öylece yatıyordu.Ben dedi, bunlarla nasıl başa çıkacağım hiç mi akıllanmayacaklar.?Gülümsedi..Derin bir nefes aldı Yerine yani,masanın başına geçti oturdu.Tek tek farkettiler bilginin geldiğini.
Sonra bir sesizlik büründü odaya.Bilgi , bakıyorum yokluğum sizi daha da körleştirmiş.Şu zavallı bedene yaptıklarınıza bakar mısınız? Gözlerinden yaş geldiğini eminim hiç biriniz farketmemişsinizdir. Oysa onun hepinize ihtiyacı var.Oysa o ,sizinle yol alıyor.Ama herbiriniz onu tek başına zaptederseniz buna dayanamaz.Herbirniz onun ekmeği suyusunuz.Hep yetişmeye çalışan atıldı.Ben daha çok isterim.Sabır denen düşmana karşı onun bedenine ve ruhuna ihtiyacım var.
Bilgi kaşlarını çattı..Neden düşman olsun.Öğrenemedin gitti.Sen ne kadar uğraşırsan uğraş ,bu kafayla gidersen zaman seni altedecektir.Neden onunla işbirliği yapmıyorsun böylece daha kolay varırsın istediğine.İstediğim mi? Ben ne istediğimi bilmiyorum ki dedi.
Kederin gözlerinden yaşlar boşandı.Ne hazin dedi.Bu kadar çaba ne olduğunu bilmediği bir şey üzerine.Bilgi kederin gözlerine baktı.O ne istediğini bilmiyor keder, ama senin bildiklerininde sana faydası yok.Çünkü hep kötü şeyleri hatırlıyor hep kendine acıyorsun.Bu zavallı bedene nasıl zarar verdiğini biliyor musun?Onun beyninde bir hastalık gibisin.Gittikçe tükeniyor ve yakında tüketeceğin bir beden kalmayacak.Kederlenen aniden sustu ..Tokat yemiş gibiydi.
Özgür ,siz dedi ancak bunu yaparsınız.Ama ben onun tüm sınırlarını kaldırıp istediğini yapmasını sağlayacağım.Hiçbiryere ,hiçbirşeye bağlı olmayacak.Hiç kimseye hesap vermeyecek.Kimseye bağlı olmayacak ,rüzgar nereye eserse oraya gidecek.Canı ne isterse onu yapacak..
Bilgi ona döndü ve dediki, özgür uçan balon bilir misin?
Bilirim dedi özgür.O da senin gibi özgürdür.İçindeki her ne ise onu uçurur, ayaklarını yerden keser.Elinde bırakınca masmavi göklere doğru yol alır.Ne mühiş bir duygu dedi özgür.Evet dedi bilgi..Müthiş.Ama o masmavi göğün sonu yoktur.Ve gideceği yer kara uzayda bi yerlerdir ve uzaya varmadan patlayacaktır üstelik.Belki bir yere bağlı kalabilseydi gözleri gülen çocuklara eşlik ederdi.Gökyüzünde yalnız başına patlamazdı.Belki ona biçilen hayat ne kadarsa o kadarı daha anlamlı geçerdi.
Bitkin işte dedi benim dediğime geldiniz hepiniz.Rahat bırakın onu.Bana verin zaten çok yorgun kolunu kıpırdatacak hali yok.Ruhu çok bitkin.Kendine bırakın ber de ben olayım yanında.Tam ağzını açıp daha başka şeyler söyleyecekti ki bilginin ona baktığını farketti ve sustu.Hiç azar yiyecek mecali yoktu ve bu beden o na tek başına kalmazdı.Karar vermişti savaşmayacaktı.Bilgi ona diyeceklerinden vazgeçti.Savaşmıyordu bile. O gün o masada ki herkes zavallı bedeni ve aslında aslan payı olan bedeni alabilmek için kendi yöntemince uğraştı.Bir yere varamadılar.
Bilgi dediki..
Bekleyin geçmişi ve ders aldıkları geliyor.Onlarla anlaşmaya çalışın.Ama unutmayın ki bu beden ,bu beyin tek kullanımlık.Onun kullanım ömrünü uzatmak sizin elinizde.Bu kadar hoyrat davranırsanız ona yakında uğrunda savaşacağınız birşey kalmayacak.
Sonra bilgi kalktı gitti.
Geçmişi ve ders aldıkları geldi.Hepsi bu ikisine bakıyordu.
Çok konuşmayacağız dedi ikiside.Biz öğrendik ki hiçbirnizden vazgeçemeyiz.Biz onu geçmişi ve ders aldıklarıyız elbette.Ama karar onun.Hanginizle ne kadar yol alacağı onun bileceği iş.Geçmişinde yaşanmış bir sürü örnek var..Evet dersler de almış bunlardan.Ama çıkardığı dersler tamamen onun bileceği iş.Birazdan uyanır kimi isterse onu yanına alır.Bu onun eleği,onun süzgeci..Bazen alınan her ders mutlak doğruyu vermez.Bazen mutlak doğru iyi hissettirmez.Bazen bir çıkarım tüm genellemeleri siler.Bazen tüm genellemeler ona kişiye aykırıdır.Onun içinde ki uyum ona özeldir ve formülü yalnızda onda gizlidir.
Güneş doğdu, sabah oldu.Önce beyin uyandı hemen bedeni uyardı.Beden yatağından kalkltı .Tek tek üzerine giydi hepsini.Belki bugün onun için farklı olacaktı belkide dünün aynısı.Herşey onda gizliydi ve bazen çok sıradan başlayan bir gün bambaşka bir bilinç boyutunda bitebilirdi.
Ve bazen bambaşka bir bilinç boyutunda iken ölüm hiç olabilirdi.Ve bazen tüm pencereler bir ışığa açılırdı.Ve bazen aynı pencereler ışığa kapanırdı.Öz olan neydi?Bulunmuşmuydu acaba?
Öz olan, gözle ayırd bile edilemeyen bir hücre ile evren arasındaki tıpkılığı farkedip bu ahenge layık olmaya çalışmaktı..

Cumartesi, Mart 04, 2006

Ali ayak başparmağı ile yanındaki parmağını birbirine sürterek arasına yapışmış kumları dökmeye çalışıyordu.Aslında diğer parmaklarındaki kumlarıda aynı yöntemle dökmek istiyordu ama o kadar kolay yapamıyordu.Demek ki dedi kendi kendine ayak başparmağının kasları diğerlerinden daha güçlü..Sonra sırayla parmaklara kuvvet büyükten küçüğe dağılıyor..
Sonra esen rüzgarla burnuna daha keskin gelen iyot kokusuyla bakışlarını parmaklarından denize doğru kaldırdı.Masmavi ,uçsuz bucaksız alabildiğine mavi.Çok uzaktan geçen bir gemi görünüyodu.Yavaş yavaş akıyordu ufukta.Ve içinde tüm yaylı enstrümanların eşlik ettiği bir klarnet şarkı söylüyordu..Ne kadar huzurluydu şimdi.Ayakları kımsala doğru uzatmış, ellerini, avuç içlerinden arkaya doğru yere dayanak yapmış.Üstünde uzun kollu tişörtü ayaklarında pijamamsı uzun bacaklı eşofmanı ile dünya batsa umurunda değildi.
Sabah evden çıkarken yanına anahtarını almış, kapıyı sesizce çekip çıkmıştı.Bu güzel sabah saatlerini kaçıramazdı.İyiki arkadaşını kırmayıp gelmişti onunla.
Ama arkadaşa arkadaş demek doğru olurmuydu acaba? Dost, yoldaş,kötü günlerin ortağı ,iyi günlerin mimarı...Sinan çok önemli bi adamdı onun için.Orta okul yıllarından beri arkadaşlardı.
Şimdi her ikiside işinde gücünde evli barklı ortalama hayatları olan adamlardı.Günlerdir Ali'de bir huzursuzluk bir mutsuzluk hali vardı.Herşeye çok çabuk sinirleniyor, hemen herşeye tepki veriyordu. Saçma sapan şeyler için eşinin bile kalbini kırmıştı.Bu sinirlilik haline bir anlam veremiyordu.Ama Sinan arkadaşının iş baskısından ve sorumuluklardan bunalmış olduğunda o kadar emindi ki .Sürekli Ali'ye onların yazlığına kaçmaları gerektiğini söylüyordu.Ali hep erteliyordu bu teklifi.Aslında iyi olurdu ama bu kadar iş güç içinde yapılacak o kadar çok şey varken doğrusu tamam diyemiyordu bir türlü.Ta ki dün yine aniden parlayıp eşini, yani Deniz'i kırıp, hatta ağlatana kadar.
Akşam Sinan'larda yemekte idiler.Herşey yolunda, sohbet güzelken Ali yine bişeyleri yanlış anladı ve parladı.Deniz , "Ali'cim onu demek istemedim "derken daha Ali elindeki bardağı yere fırlatıp odadan çıkmıştı.Deniz konuk olduğu eve zarar verdiğine mi mahcup olsun, başkalarının yanında azar işittiğine mi üzülsün ne yapacağını bilememişti.Kadıncağız dayanamayıp ağlamış hatta hızını alamayıp Aliye,
"Sen iyisimi toparlanana kadar biz biraz annemle kalalım oğlumla.Zira başka sonuçlar çıkacak bu işten.! " Ali'ye tokat gibi gelmişti bu laf.Kalakalmıştı birden.Her kaprisini çeken kadın birden panter kesilmişti.Hızla çocuğu hazırladı ve Sinan'a onları annesine bırakmasını rica etti.
Tüm ısrarlara rağmen durmamış çıkmıştı.Annesinin evine varıncada cep telefonunu kaptmıştı.Ali çok üzülmüştü.Sinan Denizi bırakıp geldikten sonra üçü oturup uzun uzun konuşmuşlar, sonunda Ali, Deniz ve en önemlisi çocukları için bir müddet ortamdan ayrılıp Ali'nin kendisini toplaması gerektiğine karar vermişlerdi.İki arkadaş geceyarısından sonra yola çıkmıştı.Sinan eşini yalnız bırakmak istemiyordu ama eşi yani Betül dostları için bunu yapmaları gerektiğini söyleyip eşini rahatlatmıştı.Sabaha karşı yazlığa vardılar.Yolda hiç konuşmadılar.Eve varınca da birer yatak seçip yattılar.
O kasvetli gecenin sabahında bu kadar güzel bir güne uyanabileceği Ali'nin hiç aklına gelmemişti.Gök berrak,deniz mükemmel,etraf sessizdi.Sanki dünyadan takvimi ve saati kaldırmılşardı.Kulakları ard arda çalan telefonlarla çınlamıyordu.Sonsuz bir hiçlik ,yokluk başlamıştı adeta.Oturduğu yere uzandı sırt üstü.Göğü seyretti.Bir süre sonra da uykuya daldı.Ne kadar uyuduğunu pek ayırd edemiyordu ayaklarının üzerinden geçen tüylü bişeylerlerlerin gıdıklaması ile uyandı.Gözlerini bu gıdıklanma ile açmış ve ayaklarına sürününerek geçip giden köpeğin ardından gülümseyerek bakıyordu. Bir gözü hala kapalı idi.Güneş yükselmişti.Karnının acıktığını farketti.Ayağa kalktı yavaş yavaş ellerini cebine soktu yavaş yavaş yürümeye başladı.Sitenin bakkalına geldiğinde bu mevsimsiz konukluğun mükafatı kimseler yoktu ortalarda.Birkaç bütün yıl sitede kalan aile dışında.Onlarda alışverişlerini çoktan yapmışlardı.Önce "bir ekmek" dedi..Sonra vazgeçti çok acıkmıştı.İki ekmek ve kahvaltılık aldı.Eve geldiğinde Sinan hala uyuyordu.Kapıyı duymadığı için Sinan'ın uyuduğu odanın penceresinden içeri girmişti."Adam hala uyuyor yuh evi götürseler duymayacak" dedi kendi kendine..
Sonra mutfağa geçti..Çay koydu.Domatesleri doğradı,birkaç çeşit peynir çıkardı doğradı, balı ve kaymağı koyacak tabak bulamadı önce sonra başka bir dolaptan başka bişeyler buldu çıkardı.Mis gibi sucuklu yumurta kokusu tüm evi sardığında Sinan uyandı.
"Uffff oğlum Ali naptın sen yaa?" "Betül benim sucuklu yumurta yediğimi bir duyarsa! "
"Yeme o zaman Sinan'cım.Ben yerim senin yerinede çok acıktım zaten."
"Sen yanlış anladın , bir duyarsa çok memnun olur.Yemezsem kızar , zaten o kızmasa sucuklar küser bana, baksana kuzu gibi yatıyolar orda."
Tavanın içinde cızırdayan sucuklu yumurtada sofraya koyulunca tablo tamalandı.Çaylar doldu.Deli gibi bir kahvaltı başladı.Kıtlıktan çıkmış gibi yediler.Bir önceki akşam yemek yiyemeden kalktıkları sofrayıda saymazsak en son yirmidört saat önce yemek yemişlerdi.Hem deniz havası ,hem açlık hemde hanımların olmaması onların çılgınlar gibi yemelerine neden olmuştu.
Arkalarına yaslandılar.Eski günlerden çok bilindik,artık her detayı ezberlenmiş tatlı bir sohbet başladı.Kızlar,arabalar,hocaları,kaldıkları dersler, geçirdikleri ufak araba kazaları vs..
Kahvaltıya oturduklarında öğlen olmuştu.Yemek de sohbetle harmanlanınca masa başında çok zaman geçirilmişti.Oturmaktan yorulan iki arkadaş koltuklara geçince yine bir uyku bastırdı.Ali ,Sinan dan önce sızmıştı bile.Sinanda kalktı sofrayı topladı bulaşıkları makinaya yerleştirdi.Betül'ü aradı.İyi olduklarını merak etmemesini söyledi.Oğlunu sordu.Deniz'le konuşup konuşmadığını sordu.O'na da haber vermesini söyledi ve telefonu kapattılar.Sinan yatağına uzandı.O hemen uyumadı.Biraz olanları düşündü.Arkadaşına iyi gelecek birkaç alternatif formül düşündü.Hepsini kafasında uyguladı, en sonunda o açmadan konu hakkında konuşmamaya karar verdi.Sonra o da uyuya kaldı.Özellikle Ali aylardır uykusuzmuş gibi uyuyordu.Akşamları, kah evde balkonda ,kah balıkçıda , kah deniz kenarında mangal yaparak geçiyordu.Sohbet ediyor ,içiyor sızıyor anlamsız şeylere gülüyorlardı.Son akşam yine deniz kenarına nevaleyi taşımış üstlerini kalın giyinmiş mangalda balık yapıyorlardı.Hatta gençliklerine özenip ateş bile yakmışlardı kımsalda.Ali, Sinan'ın gitarını tıngırdatıyordu.Her akşam içilen rakı geleneği bozuldu o akşam şarap seçildi içki olarak.
Ali , "Deniz'siz yapamam ben onu çok özledim dedi"
Sinan, "tabii yapamazsın onun kadar rahat azarlayabileceğin bir kadın zor bulursun.Sıkı tutun ki kaçmasın sonra kime bağırırsın?"
Ali ters ters baktı arkadaşına.."bizde derdimizi kime anlatıyoruz " dedi.
"yalan mı oğlum son zamanlarda onun işlemediği suçlardan kaçkez infaz aldı kız baksana"
Ali başını eğdi."Sus dedi, sus Sinan n'olur zaten çok suçluluk duyuyorum." Sinan bişey demek yerine mangaldaki balığı ile ilgilendi.
Ali konuşmaya devam etti.
"Bazen insan evlilik körlüğü yaşıyor.Uzun yıllar yanında, seni anlıyor, herşeyin tanıdık ezberlenmiş.Bazen karının ne kadar güzel olduğunu bile unutuyorsun.Eskiden o gün saçını ne tarafa taradığını bile farkederken şimdi üstündeki kazağın yeni mi eski mi olduğunu ayırmakda zorlanıyorsun.Karın senin karın nasıl olsa.Bugün uykun varsa yarın sevişirsin yanında uyuyor ne de olsa.Ya da bu yıldönümü atlasanda olur seneye çok şık bişey yapar arayı kapatırsın.."
Sinan böldü , "ne ilgisi var şimdi senin kızı harcayıp durmanla?"
İçkisinden bir yudum aldı, gitarı bir iki daha tıngırdattı.
"Yanımda ve benimya kaprisimide çeker.Bugün olmazsa yarın alırım gönlünü.Çocuğumun anası nasıl olsa.Ne kadar öfkem varsa kıza boşalttım.Oysa benim derdim işle ilgili, oğlana iyi bir gelecek hazırlamakla ilgili, atladığım yıldönümünü seneye telafi edebilmek için daha çok para kazanmakla ilgili.Sinan bazen Deniz'in en ufak bir serzenişi bile dokunuyodu bana.Hiç çekemiyordum.Katlanmak istemiyordum bu kadar dert arasında.Kendi kendine yetsin istiyordum.Bazen gıcık bile alıyordum biliyor musun?"
Sinan güldü.."laf aramızda ben de böyle hissediyorum bazen"
Ali şaşkınlıkla baktı aptal aşık diye dalga geçtiği Sinan'a. "Ali'cim, yalnız sen değilsin böyle hisseden.Eminim Deniz'de zaman zaman sana hissediyordur bunları.Önemli olan o sıkıntılı zamanlardan nasıl ya da hangi sürede sıyrılabildiğin.Her çift yaşar bunları"Sonra güldü "yani umarım yaşıyodur, yoksa durumumuz çok parlak değil" güldüler.
"Ama dedi Ali ,kokusunu özlüyorum şimdi.Evin içinde dolaşmasını, bana küsmesini bile özledim. Ne yapmak lazım dostum asla vazgeçemeyeceğin kadını gözden çıkaracak kadar bunaldığında.?"
Sinan yeni bişey bulmuş gibi bir ifade ile..
"birbirimizden uzaklaşmak.Birbirimize zaman tanımak.Birlikteliklerin böyle çukurlara girebileceğini bilerek yaşamak.Asla böyle bişey olamaz olursa o iş bitmiştir dememek.Kendini baskılamadan yaşamak. Yani en azından şu an çözüm olarak bu geliyor aklıma."
"Bence Deniz'e git gönlünü al.Nasıl alacağını sen iyi bilirsin.Deniz akıllı kızdır sonrada bu gelgitlerde ne yapacağınıza dair bir eylem planı geliştirin.Böylece kimse incinmeden ya da en az kırılarak bu iş çözülebilir"
Ali'nin kafasına yattı.O gece bir daha bu konu hakkında konuşmadılar.Nasıl kızları tavlayıp evlenmeye razı ettiklerini konuştular.Çocuklarını konuştular.Yine çok yediler.Çok içtiler.İşyeri dedikoduları yaptılar.İşe o hafta başlayan sarışından bahsettiler.
Ve Ali günlerdir düşünmeye bile dayanamadığı hayatını ilk kez özlemiş olarak burnunda oğlunun kokusuyla ve denizin hayali ile uyuya kaldı.Eve dönme vakti gelmişti.

Çarşamba, Mart 01, 2006

AKŞAM EVİNE GELMİŞ-5

........"Ve şiir yazmaktır,
süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine,
bir beyaz kağıda herşey yazılabilir senin dışında ,
güzelliğine benzetme bulmak zor,
sen iyisimi sana benzemeye çalışan herşeyden,
bir gülden bir ilk, bir son bahardan sor.
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin,
ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğimin...
anlarım bitkiden falan ama..
anlatamam toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yok..
sen bana ışık ver yeter ben de filiz çok..
köklerin içimde gizlidir.
gelen, giden, açan, soran, deren, budak yok
bir şiir istersin içinde benzetmeler olan..
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benziyecek kadar güzel bişey yok..."

Şairin dizeleri geçiyordu içinden..sonu nasıl bitiyordu sahi..Güzel bitiyordu.Dilinin ucundaydı..Hatırladı..
"Sana bakmak Allah'a inanmaktı".......
........
Evdeydi nicedir.Mecbur olmadıkça çıkmıyordu dışarı.İşyerine de pek uğramıyordu.Neyseki iyi bir ekibi var.Kendine dönecek lüksü bu ekip sayesinde buluyordu.
O günden sonra kadını hiç aramadı, işlerini bir süre için başka birine devretti.Aklından silmek istiyordu.Bu aşkın imkansızlığına daha da inanmıştı çünkü.Aklından çıkarmak istiyodu ama o son görüşmelerini tekrar tekrar düşünüyordu.Ellerine dokunduğunu hayal edip mutlu oluyordu.
Zamana ihtiyacı vardı.Ama bu zamanın ne kadar olduğunu kestiremiyordu.Canı gittikçe daha çok acıyordu.Sevmek ölmekten acımıydı acaba?Tercih edilecekse biri ve diğerinden daha az acıtıyorsa onu seçebilirmiydi?
.......En son söylediğine inanamadı..Ölmek haaa? Ölmeyi düşünecek kadar sevmek ha...Hani eğlenirdi arkadaşları ile.."Mantıklı olmayan hiç birşey peşinden gidilecek kadar önemli olamazdı" ha...
Boğazındaki ateş topu ateşten damlalar gibi akıyordu bazen."Ağlamakla açılır insan" derdi babaannesi neden açılamıyordu.
Kah nefret ediyordu kadından, kah adını sayıklayarak ölmeyi bile paye sayıyordu kendine.Kah gülüyor kah duvarları yumrukluyordu.Ama bitiremiyordu işte içinde.
O çaresiz günlerden biri idi yine.
.Duş alması gerektiğini farketti..Zira bu koku yaşayan bir organizmadan çıkmamalıydu.Duşa girdi.Uzun uzun tepesinden akan suyun altında kaldı.Dününemiyordu.Hiç farkında olmadan traş oldu.Boş ve uzun uzun aynaya bakarken traşı bitti.Üzerini değiştirdi.Camları açtı ,evi havalandırdı.Markete inip sigara alacaktı.Montunu alırken kapı çaldı.Açmak istemedi.Kimse ile konuşamazdı.İçeri girdi kapıdakinin gitmesini bekledi.Kapıdaki gitmedi.Uzun uzun ve ısrarlı bi şekilde kapı çalıyordu.Çok sinirlendi.Oldum olası ısrardan hazzetmemişti..Gitti kapıyı açtı hızla.
O an dünya karardı , döndü, uğuldadı, kişisel kontrolünü bir süreliğine kaybetti.Sürprizleri hiç sevmezdi.Bu kontrolsüz tepkiler onu sinirlendiriryordu.
Günlerce adını sayıklayıp rüyalarında görmek için sürekli uyuduğu kadın karşısında idi.Ve yüzünden hiçbir duygu okunmuyordu.
Merhaba dedi kadın.Merhaba dedi o da..Gelebilir miyim?
Gel dedi adam.Gel otur üç dakika sonra buradayım.Sigara içmeden bunu kaldıramazdı.Tuh dedi kalıbına senin..İçinde tanımadığı bir ses suyrılıp söylemişti bunu ona..Madde bağımlısı oldun öylemi? Tebrik ederim diyordu alaycı alaycı.Eliyle başının üstünden kovdu o sesi.Şimdi olmazdı.Gitmesi ile gelmesi bir oldu.Kadın bir koltuğa oturmuş.Bir sigara yakmıştı bile.Bana söyleseydin bırakmazdım seni.Ben de vardı dedi.Ve odaya güneş doğdu birden.Gülümsüyordu.Gözlerinden çıkan ışık sokağı aydınlatabilirdi.
Oturdular.Uzun uzun konuştular.Geçen sürede neler yaptıklarını anlattılar birbirlerine.Adam ilk kez bu kadar kendini açık etmişti kadına. Ama umurunda değildi.Kadının omuzlarında ağlıyordu.Kadında başını okşuyordu sesizce.Sonra sustu sorar gibi baktı kadına.
Kadın bir sigara yaktı bir yudum su aldı.
Erkek arkadaşımdan ayrıldım dedi.Senin yüzünden ayrıldım.Şimdi burdayım ama sonumuzun olmayacağını biliyorum.Sen ve ben olmaz.Hedeflerimiz,beklentilerimiz, huyumuz, takıntılarımız..... çok yorucu bir aşk olur bu.Daha ilk aydan kavga başlar.Çünkü çok benziyoruz.Sonra yıpranırız.Birbirimizden nefret ederiz.Dedim ya sana "tarla kuşuydu juliet"....
Tüm bunları bilerek neden burdayım biliyor musun? Seni yaşamadan tüketemeyeceğim.Yaşamaya geldim.Yaşayıp zamanla atacağım seni damarlarımdan.Kendimi zora koşmayacağım.Unutmalısın diye emretmeyeceğim.Ben de sende emir almayı sevmeyiz..Kendi kendine tükenecek.Ve aklımızda keşkeler olmadan ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız.Sana geldim diyemem, seninim hiç diyemem.Ama nefes alabilmem için sana ihtiyacım var.Görüyorum ki senin de bana.
Ve bu süreyi ikimiz içinde en iyi şekilde yaşamaya çalışacağım.Eğer tamam diyorsan ben hazırım.
Şu anda şart koşacak hali yoktu.Tüm kaleleri fethedilmişti .Üstelik güzel de konuşmuştu ve aynen öyle düşünüyordu o da.Bir farkla, çok yıpranabilirdi ama damarlarından asla atmayacaktı onu..ne yavaş yavaş ne de birden bire..Bu kadının herşeyi mi güzel Yarabbi ne güzel akıl etti de konuştu bunları diyordu az önce bağımlı olduğı için onu suçlayan ses..O sesi de sevdi sonra..Odanın renkleri açıldı birden.Sigarayı bırakmaya karar verdi.Kadına sarıldı.İlk kez teninin kokusunu çekti içine.Elleri ellerinde gözlerine baktı uzun uzun..
Sonra birlikte yazdan kalma sonbahar akşamında elleri ceplerinde yanyana yürüdüler.Eve döndüler konuştular ,sustular,şarap içtiler..Ve adam hayalindeki gibi kadının dizlerinde uyudu...

Şiir: Yılmaz Erdoğan

YAZANIN NOTU: THE END
İçimde günlerdir sessiz bir çığ gibi büyüyen ve bir türlü dizginleyemediğim öfkemi, kıştan bahara geçişin bir sonucu olarak yorumlamak istiyorum.Çünkü beni böylesine öfkelere boğacak belli başlı hiçbirşey yaşamıyorum.
Birilerinden nefret etmek için, gıcık almak için adeta sebep arıyorum.Sanki herkes sıraya girdi.Elimde olsa da dilimde bir kılıç olsa ve ben herkesi kırıp geçirsem..Kellelerini vursam...Ne yapmalıyım.Neye bağlamalıyım bilemiyorum.
Dün akşam dua ettim içimdeki öfkeyi al artık..Sakin bir ruh ver bana ,diye..Umarım kabul eder çünkü beni çok yıpratıyor..
Aranızda psikolog var mı? Bi ses verin nnnnoolluurrrr?