Cumartesi, Mart 04, 2006

Ali ayak başparmağı ile yanındaki parmağını birbirine sürterek arasına yapışmış kumları dökmeye çalışıyordu.Aslında diğer parmaklarındaki kumlarıda aynı yöntemle dökmek istiyordu ama o kadar kolay yapamıyordu.Demek ki dedi kendi kendine ayak başparmağının kasları diğerlerinden daha güçlü..Sonra sırayla parmaklara kuvvet büyükten küçüğe dağılıyor..
Sonra esen rüzgarla burnuna daha keskin gelen iyot kokusuyla bakışlarını parmaklarından denize doğru kaldırdı.Masmavi ,uçsuz bucaksız alabildiğine mavi.Çok uzaktan geçen bir gemi görünüyodu.Yavaş yavaş akıyordu ufukta.Ve içinde tüm yaylı enstrümanların eşlik ettiği bir klarnet şarkı söylüyordu..Ne kadar huzurluydu şimdi.Ayakları kımsala doğru uzatmış, ellerini, avuç içlerinden arkaya doğru yere dayanak yapmış.Üstünde uzun kollu tişörtü ayaklarında pijamamsı uzun bacaklı eşofmanı ile dünya batsa umurunda değildi.
Sabah evden çıkarken yanına anahtarını almış, kapıyı sesizce çekip çıkmıştı.Bu güzel sabah saatlerini kaçıramazdı.İyiki arkadaşını kırmayıp gelmişti onunla.
Ama arkadaşa arkadaş demek doğru olurmuydu acaba? Dost, yoldaş,kötü günlerin ortağı ,iyi günlerin mimarı...Sinan çok önemli bi adamdı onun için.Orta okul yıllarından beri arkadaşlardı.
Şimdi her ikiside işinde gücünde evli barklı ortalama hayatları olan adamlardı.Günlerdir Ali'de bir huzursuzluk bir mutsuzluk hali vardı.Herşeye çok çabuk sinirleniyor, hemen herşeye tepki veriyordu. Saçma sapan şeyler için eşinin bile kalbini kırmıştı.Bu sinirlilik haline bir anlam veremiyordu.Ama Sinan arkadaşının iş baskısından ve sorumuluklardan bunalmış olduğunda o kadar emindi ki .Sürekli Ali'ye onların yazlığına kaçmaları gerektiğini söylüyordu.Ali hep erteliyordu bu teklifi.Aslında iyi olurdu ama bu kadar iş güç içinde yapılacak o kadar çok şey varken doğrusu tamam diyemiyordu bir türlü.Ta ki dün yine aniden parlayıp eşini, yani Deniz'i kırıp, hatta ağlatana kadar.
Akşam Sinan'larda yemekte idiler.Herşey yolunda, sohbet güzelken Ali yine bişeyleri yanlış anladı ve parladı.Deniz , "Ali'cim onu demek istemedim "derken daha Ali elindeki bardağı yere fırlatıp odadan çıkmıştı.Deniz konuk olduğu eve zarar verdiğine mi mahcup olsun, başkalarının yanında azar işittiğine mi üzülsün ne yapacağını bilememişti.Kadıncağız dayanamayıp ağlamış hatta hızını alamayıp Aliye,
"Sen iyisimi toparlanana kadar biz biraz annemle kalalım oğlumla.Zira başka sonuçlar çıkacak bu işten.! " Ali'ye tokat gibi gelmişti bu laf.Kalakalmıştı birden.Her kaprisini çeken kadın birden panter kesilmişti.Hızla çocuğu hazırladı ve Sinan'a onları annesine bırakmasını rica etti.
Tüm ısrarlara rağmen durmamış çıkmıştı.Annesinin evine varıncada cep telefonunu kaptmıştı.Ali çok üzülmüştü.Sinan Denizi bırakıp geldikten sonra üçü oturup uzun uzun konuşmuşlar, sonunda Ali, Deniz ve en önemlisi çocukları için bir müddet ortamdan ayrılıp Ali'nin kendisini toplaması gerektiğine karar vermişlerdi.İki arkadaş geceyarısından sonra yola çıkmıştı.Sinan eşini yalnız bırakmak istemiyordu ama eşi yani Betül dostları için bunu yapmaları gerektiğini söyleyip eşini rahatlatmıştı.Sabaha karşı yazlığa vardılar.Yolda hiç konuşmadılar.Eve varınca da birer yatak seçip yattılar.
O kasvetli gecenin sabahında bu kadar güzel bir güne uyanabileceği Ali'nin hiç aklına gelmemişti.Gök berrak,deniz mükemmel,etraf sessizdi.Sanki dünyadan takvimi ve saati kaldırmılşardı.Kulakları ard arda çalan telefonlarla çınlamıyordu.Sonsuz bir hiçlik ,yokluk başlamıştı adeta.Oturduğu yere uzandı sırt üstü.Göğü seyretti.Bir süre sonra da uykuya daldı.Ne kadar uyuduğunu pek ayırd edemiyordu ayaklarının üzerinden geçen tüylü bişeylerlerlerin gıdıklaması ile uyandı.Gözlerini bu gıdıklanma ile açmış ve ayaklarına sürününerek geçip giden köpeğin ardından gülümseyerek bakıyordu. Bir gözü hala kapalı idi.Güneş yükselmişti.Karnının acıktığını farketti.Ayağa kalktı yavaş yavaş ellerini cebine soktu yavaş yavaş yürümeye başladı.Sitenin bakkalına geldiğinde bu mevsimsiz konukluğun mükafatı kimseler yoktu ortalarda.Birkaç bütün yıl sitede kalan aile dışında.Onlarda alışverişlerini çoktan yapmışlardı.Önce "bir ekmek" dedi..Sonra vazgeçti çok acıkmıştı.İki ekmek ve kahvaltılık aldı.Eve geldiğinde Sinan hala uyuyordu.Kapıyı duymadığı için Sinan'ın uyuduğu odanın penceresinden içeri girmişti."Adam hala uyuyor yuh evi götürseler duymayacak" dedi kendi kendine..
Sonra mutfağa geçti..Çay koydu.Domatesleri doğradı,birkaç çeşit peynir çıkardı doğradı, balı ve kaymağı koyacak tabak bulamadı önce sonra başka bir dolaptan başka bişeyler buldu çıkardı.Mis gibi sucuklu yumurta kokusu tüm evi sardığında Sinan uyandı.
"Uffff oğlum Ali naptın sen yaa?" "Betül benim sucuklu yumurta yediğimi bir duyarsa! "
"Yeme o zaman Sinan'cım.Ben yerim senin yerinede çok acıktım zaten."
"Sen yanlış anladın , bir duyarsa çok memnun olur.Yemezsem kızar , zaten o kızmasa sucuklar küser bana, baksana kuzu gibi yatıyolar orda."
Tavanın içinde cızırdayan sucuklu yumurtada sofraya koyulunca tablo tamalandı.Çaylar doldu.Deli gibi bir kahvaltı başladı.Kıtlıktan çıkmış gibi yediler.Bir önceki akşam yemek yiyemeden kalktıkları sofrayıda saymazsak en son yirmidört saat önce yemek yemişlerdi.Hem deniz havası ,hem açlık hemde hanımların olmaması onların çılgınlar gibi yemelerine neden olmuştu.
Arkalarına yaslandılar.Eski günlerden çok bilindik,artık her detayı ezberlenmiş tatlı bir sohbet başladı.Kızlar,arabalar,hocaları,kaldıkları dersler, geçirdikleri ufak araba kazaları vs..
Kahvaltıya oturduklarında öğlen olmuştu.Yemek de sohbetle harmanlanınca masa başında çok zaman geçirilmişti.Oturmaktan yorulan iki arkadaş koltuklara geçince yine bir uyku bastırdı.Ali ,Sinan dan önce sızmıştı bile.Sinanda kalktı sofrayı topladı bulaşıkları makinaya yerleştirdi.Betül'ü aradı.İyi olduklarını merak etmemesini söyledi.Oğlunu sordu.Deniz'le konuşup konuşmadığını sordu.O'na da haber vermesini söyledi ve telefonu kapattılar.Sinan yatağına uzandı.O hemen uyumadı.Biraz olanları düşündü.Arkadaşına iyi gelecek birkaç alternatif formül düşündü.Hepsini kafasında uyguladı, en sonunda o açmadan konu hakkında konuşmamaya karar verdi.Sonra o da uyuya kaldı.Özellikle Ali aylardır uykusuzmuş gibi uyuyordu.Akşamları, kah evde balkonda ,kah balıkçıda , kah deniz kenarında mangal yaparak geçiyordu.Sohbet ediyor ,içiyor sızıyor anlamsız şeylere gülüyorlardı.Son akşam yine deniz kenarına nevaleyi taşımış üstlerini kalın giyinmiş mangalda balık yapıyorlardı.Hatta gençliklerine özenip ateş bile yakmışlardı kımsalda.Ali, Sinan'ın gitarını tıngırdatıyordu.Her akşam içilen rakı geleneği bozuldu o akşam şarap seçildi içki olarak.
Ali , "Deniz'siz yapamam ben onu çok özledim dedi"
Sinan, "tabii yapamazsın onun kadar rahat azarlayabileceğin bir kadın zor bulursun.Sıkı tutun ki kaçmasın sonra kime bağırırsın?"
Ali ters ters baktı arkadaşına.."bizde derdimizi kime anlatıyoruz " dedi.
"yalan mı oğlum son zamanlarda onun işlemediği suçlardan kaçkez infaz aldı kız baksana"
Ali başını eğdi."Sus dedi, sus Sinan n'olur zaten çok suçluluk duyuyorum." Sinan bişey demek yerine mangaldaki balığı ile ilgilendi.
Ali konuşmaya devam etti.
"Bazen insan evlilik körlüğü yaşıyor.Uzun yıllar yanında, seni anlıyor, herşeyin tanıdık ezberlenmiş.Bazen karının ne kadar güzel olduğunu bile unutuyorsun.Eskiden o gün saçını ne tarafa taradığını bile farkederken şimdi üstündeki kazağın yeni mi eski mi olduğunu ayırmakda zorlanıyorsun.Karın senin karın nasıl olsa.Bugün uykun varsa yarın sevişirsin yanında uyuyor ne de olsa.Ya da bu yıldönümü atlasanda olur seneye çok şık bişey yapar arayı kapatırsın.."
Sinan böldü , "ne ilgisi var şimdi senin kızı harcayıp durmanla?"
İçkisinden bir yudum aldı, gitarı bir iki daha tıngırdattı.
"Yanımda ve benimya kaprisimide çeker.Bugün olmazsa yarın alırım gönlünü.Çocuğumun anası nasıl olsa.Ne kadar öfkem varsa kıza boşalttım.Oysa benim derdim işle ilgili, oğlana iyi bir gelecek hazırlamakla ilgili, atladığım yıldönümünü seneye telafi edebilmek için daha çok para kazanmakla ilgili.Sinan bazen Deniz'in en ufak bir serzenişi bile dokunuyodu bana.Hiç çekemiyordum.Katlanmak istemiyordum bu kadar dert arasında.Kendi kendine yetsin istiyordum.Bazen gıcık bile alıyordum biliyor musun?"
Sinan güldü.."laf aramızda ben de böyle hissediyorum bazen"
Ali şaşkınlıkla baktı aptal aşık diye dalga geçtiği Sinan'a. "Ali'cim, yalnız sen değilsin böyle hisseden.Eminim Deniz'de zaman zaman sana hissediyordur bunları.Önemli olan o sıkıntılı zamanlardan nasıl ya da hangi sürede sıyrılabildiğin.Her çift yaşar bunları"Sonra güldü "yani umarım yaşıyodur, yoksa durumumuz çok parlak değil" güldüler.
"Ama dedi Ali ,kokusunu özlüyorum şimdi.Evin içinde dolaşmasını, bana küsmesini bile özledim. Ne yapmak lazım dostum asla vazgeçemeyeceğin kadını gözden çıkaracak kadar bunaldığında.?"
Sinan yeni bişey bulmuş gibi bir ifade ile..
"birbirimizden uzaklaşmak.Birbirimize zaman tanımak.Birlikteliklerin böyle çukurlara girebileceğini bilerek yaşamak.Asla böyle bişey olamaz olursa o iş bitmiştir dememek.Kendini baskılamadan yaşamak. Yani en azından şu an çözüm olarak bu geliyor aklıma."
"Bence Deniz'e git gönlünü al.Nasıl alacağını sen iyi bilirsin.Deniz akıllı kızdır sonrada bu gelgitlerde ne yapacağınıza dair bir eylem planı geliştirin.Böylece kimse incinmeden ya da en az kırılarak bu iş çözülebilir"
Ali'nin kafasına yattı.O gece bir daha bu konu hakkında konuşmadılar.Nasıl kızları tavlayıp evlenmeye razı ettiklerini konuştular.Çocuklarını konuştular.Yine çok yediler.Çok içtiler.İşyeri dedikoduları yaptılar.İşe o hafta başlayan sarışından bahsettiler.
Ve Ali günlerdir düşünmeye bile dayanamadığı hayatını ilk kez özlemiş olarak burnunda oğlunun kokusuyla ve denizin hayali ile uyuya kaldı.Eve dönme vakti gelmişti.

Hiç yorum yok: