Perşembe, Ocak 05, 2006

Elli ellibeş yaşlarında mutsuz bir adamdı.Mutsuz olması içinse oldukça geçerli sebepleri vardı.
Genç yaşlarında görüp aşık olduğu kız ile evlenmiş, daha evliliklerinin kırkıncı gününde kavga gürültü başlamıştı.Ata erkil yetişen ve lider karakterli genç adam ile başına buyruk genç kadının kumaşları tutmamıştı.Aslında aşıklardı birbirlerine.Birbirlerini film artistlerine benzetirledi. "bak anne gelinin aynı Muhterem Nur" , "Sen de aynı Kadir İnanır'sın"...
Ama baskın karakterler bu aşkı da baskılıyordu.Sonra yaşadıkları kentten İstanbul'a taşındılar.Henüz ilk bebekleri bir yaşında idi.Bir yaşında güzeller güzeli bir kızdı.İstanbul'da yaşam ilk aylar iyiydi.Yeni şehrin havası onlarıda bir süre sarhoş etmişti.Sonra geçim sıkıntısı iş güç,iş kurmalar,iş büyütmeler,iflaslar,yeniden toparlanmalar arasında yıllar geçti.İkinci kızlarıda doğmuştu bu arada.O kadar düşkündü ki adam kızlarına ,bazen çocukları uykuda iken sesizce gider onları sağdan sola çevirirdi."Belki" derdi "yorulmuştur o tarafları,uyuşmasın yazık uykuda bilmez çocuk".O kadar düşkündü evlatlarına.Ama İstanbul'da kız babası olan bir anadolu erkeği için oldukça da baskı yapardı kızlara.Bazen kantarın topuzunu kaçırırdı hani.Tek derdi kızlar heba olmasın okusun iyi bişey olsundu.Büyük kız İstanbul'un iyi kolejlerinden birine başladığında ufaklık ilkokula gidiyordu.
Kavga kıyamet hiç eksik olmuyordu evlerinde.Bu kadar mutsuz bir ailede bu kızlar sanıldığından daha sağlıklı yetişiyorlardı.Babaları kızlarının asil kanına verirdi hep bunu.
Kadın sık sık evini terk edip babasına gider kızlara gelir babaanne bakar.Baba gururndan bir süre aramaz bir süre sonra tekrar birleşirlerdi.Artık birbirinden nefret eden iki insan vardı evde.Adam yine de kıyamazdı karısına."Ben derdi çok zor bir adamım, benim kahrımı bundan başkaası çekmez" Ne zaman annesi eleştirse gelinini hemen karşı çıkar laf ettirmezdi.Ama kaafası kızınca da ne dediğini bilir ne vurduğunu farkederdi.Hoş hiçbir yeri morarmamıştı kadının bugüne kadar.Ah şu kadın biraz daha idareci olsa, birazda kendine bakmayı bilseydi ne iyi olurdu.Kadına göre de adaam hep yoklukla terbiye etmişti bunları ,yoktu ama bir tatlı dili olsaydı.Kızlar bazen ciddi ciddi bu anlaşmazlığın ilk ne zaman kim yüzünden başladığını konuşur, tavuk mu yumurtada yumurtamı tavuktan misali işin içinden çıkamaz vazgeçerlerdi düşünmekten.Bazen boşansalarda kurtulsak artık derlerdi.
Bu arada büyük kız üniversiteye başladı.Başladığı 2.yıl hocasına aşık oldu.Hocası da ona.Evlendiler en kısa zamanda...Damat iyi çıkmıştı.Soylu ve terbiyeli bir çocuktu.Kayınpederini de kayınvalidesini de idare etmeyi biliyor saygıda kusur etmiyor her ikisi ile de iyi geçiniyordu.
İlk çocukları doğduğunda anne kızın evine daha sık gitmeye başladı.Genç kadın çalışıyordu ve bebeğe ancak enne bakabilirdi.Küçük kız kardeşte yeğenlerini bırakamıyor ama baba eloğluna ayıp olur diye haftada bir bazen iki haftada bir gidebiliyordu.Ama kızlarına duyduğu düşkünlüğün on katı torununa düşkündü.
Büyük kızın ikinci bebeği doğdu.Bu arada kadın evdeki geçimsizliği de fırsat bilip daha çok kızın evinde oyalanmaya başladı.Bu arada torun torba sahibi çift hala fırsat buldukça kavga ediyordu.
Bir gün adam eşinin ve küçük kıznın evde olacağını umduğu bir gün eli kolu dolu halde eve geldi .Kapıyı açan olmadı.Anahtarla girdi eve yiyecek poşetlerini zorla yere bırakıp.Baktı ev herzamankinden boş geldi ona.Şöyle bir dolaştı eksilen eşyalardan ve götürülen giysilerden terkedildiğini anladı.Bir an öylece kaldı ,sonra içi yandı,yalpaladı ve s o günden sonra hep içinde olacağı büyük yalnızlık çukuruna yuvarlandı..
Günlerce bekledi.Gururundan arayamadı.Sadece çay ve sigara ile hayatta kaldı.Uyumadı, düşündü,oturdu, yürüdü,düşündü,uyumadı, ağladı,öfkelendi..Evet diyordu hatam var ama kızlarım..onlara ne yaptım.Torunları da özlemişti hem de nasıl..
Sonra bir gün onuru özlemine yenik düştü ve kızı aradı.Kız eşini bebelerini ve kızkardeşini alıp babasını ziyarete geldi.Ağladılar, birlikte sohbet ettiler ama hiç durum hakkında konuşmadılar.
Sonra çekip evlerine gittiler.Anne ayrı ev tutmuş büyük kıza yakın başka bir yerde oturmaya başlamıştı bile.Sonra ki günlerde mahkeme celbi geldi boşandılar.Boşanırken kadın kocasının nesi varsa aldı elinden.Ne de olsa işsiz ve mağdurdu.
Adam memleketine yaşlı annesinin yanına döndü.Birlikte yaşamaya başladılar.Ama bu terkedilmişlik onu bitiriyordu.Çünkü kızlarda tuhaf bir şekilde uzaklaşıyordu babalarından.Hiç değilse kızları ve torunlarını rahatça görebilme özgürlüğü olsaydı.
Bir gün bu yaralı adamın kalbi bu kadar derde dayanmadı ve bir kalp krizi geçirdi.Günlerce yoğun bakımda yattı.Haberi alan kızlar koştu geldi.Adam hastaneden çıkınca küçük kızkardeşinde kaldı bir süre.Kızlarıda yanında.Sarıştılar,koklaştılar hasret giderdiler adam kendini o mutlulukla hızlıca toparladı.Ama sayılı gün çabuk bitmiş kızların dönme vakti gelmişti.
Sıkı sıkı sarılıp vedalaştılar.Adam annesi ile birlikte evine döndü.Kızları onu arıyordu.Kendini daha iyi hissediyordu artık.Bir süre sonra kızların ve torunların hasreti depreşti tekrar..Zaten kalbini göstermek istediği bir doktor arkadaşı vardı İstanbul'da bunu da bahaane bilip çocukları görme programı yaptı.Kızını aradı "gelmek isyorum bayramda yakın bahanesi olur müsaitmisiniz?" diye sordu.İçinden de bedeninden olanla yaşadığı mesafeli yakınlığa şaşıyordu.
Kız "çok iyi olur baba çocuklarda seni istiyor gel tabi"dedi.Hatta büyük torunu dedesi ile konuşturdu.
Adam mutluluktan coştu.Hemen kızlara torunlara birşeyler aldı.Tatlılar börekler açtırdı.Aldıkları yetmedi torunlara bir çift ayakkabı almak istedi.Ama bu keratalar o kadar çabuk büyüyordu ki ayak numaralarını sormak lazımdı.Kızını aradı.Telefona damat çıktı.Bayramda müsait olmadıklarını , dolayısı ile ayakkabı için zahmet etmemesini söyledi.Önce anlamadı kızını telefona istedi.Müsait olmadığını söyledi damat.Sesler birbirine karıştı, kafası büyüdü, küçüldü,anlam veremedi olanlara.Ne olmuştu şimdi?...
Kızkardeşler,yeğenler hep yanındaydı herkes öylece dondu kaldı.Abilerinin mutluluğunun toz olup ufalanmasını izliyorlardı.Ağlayanlar oldu aralarında..Uzun bir şaşkınlık döneminden sonra toparlandılar.Hemen faydası olmayacak tesellilere başladılar.Olmadı olmayaacağını herkes biliyordu.O gün o şok tüm aileyi sarstı.Koskoca adamın oturduğu yerde nasıl acı çektiğini izlemek oldukça güçtü.
Sonraki günler artan acılarla geçti.Yaşlı annesi içinde öyle.Yaşadığı psikolojik travma yüzünden geçirdiği sinir krizleri sırasında annesini de üzdü.Sigaraya aynı hızla başladı.Geçenlerde yeğeni ile konuşuyordu."çok yalnızım kızım" dedi."çok sıkıntılıyım" sen burada olsaydın dertleşirdik belki" ..Üzülme dayıcım dedi kız.Canın sıkılnca atla gel.Ben seni seviyorum.İçinden kızlarında seviyor bu sebepsiz ayrılık biter bir gün mutlaka dedi.Ama seslendiremedi düşüncelerini daha fazla üzmek istemiyordu.
Bir katili,hırsızı,psikopatı yargılarken geçmişte onu böyle yapan şartlara bakmak lazımdı.Sonuçta herkes anaasından masum doğuyordu ve yaşam kirletiyordu herkesi birazda olsa.Şimdi bu adam içinin ateşini dengesiz hareketlerle dışa vuruyor olur olmaz kişiye küsüp alınıyorsa acaba fantazi olsun diye mi yapıyordu.Ne olmuşda olmuştu? o ,kızları, karısı buaralara nasıl gelmişti.Bu parça parça haytın faturasını kim ödüyordu.
Her iki çocuğuda hasta olduğu için sürekli tedavi görmesi gereken büyük kızı mı? Babasını eşi ile tanıştıramayan babasızmış gibi evlenen küçük kızı mı?Yalnız yaşamak zorunda kalan eski eş mi? Tüm bunları düşünerek yaşlı haliyle birşey yapamayan seksenlik anne mi?
Fatura kime yazılsındı.Bu hayat ne biçimdi sahi.? Bu işin denge noktası ne idi..?

Hiç yorum yok: