Cuma, Ocak 06, 2006

Sahibini Bilen Name

Açık su yeşili tabana doğru daha da koyulaşarak renk geçişli boyanmış odanın duvarının önünde koyu yeşil kadifeden bir çift berger koltuk duruyordu.Tam pencerenin önünde duran bu koltukların arasında bir de masa yerleştirilmişti.Masanın üzerinde ,sarı cam bir vazo içinde mimozalar vardı.Bir çift koltuğun dışında bir kitaplık bir yazı masası, bilgisayar ve bir yatak vardı.Yerde parkenin üzerine atılmış koyun postunu andıran bir halıcık vardı.O da koltukların renginde koyu yeşildi.Odanın geneline huzur hakimdi.
Bu sessiz ve dingin odanın kapısı açıldı Şehnaz içeri girdi.Bu oda onun sığınağı idi.Kitabını burada okur, dersini burada çalışır araştırmalarını burada yapar bazen çok kullanmasada, yatağına gitmeye üşenir bu yatağa kıvrılır uyurdu.
Yazı masasına yöneldi ordan birkaç temiz kağıt çıkardı.Dolmakalemini aldı, yazı klasörüne düzgünce temiz kağıtları yerleştirdi, dolmakaleminin mürekkebini kontrol edip pencerenin önündeki koltuğa yerleşti.Bu kez bilgisayarda değilde kendi el yazısı ile yazmayı tercih etmişti.Çünkü O'na gösterdiği özeni ancak bu şekilde hissettirebilirdi.
Şehnaz bembeyaz sayfaya ilk şu cümleyi yazdı. "Beni yanlış yorumladın" sonra devam etti.
"Beni yanlış yorumladın dostum.Ben senin kırıldıklarını sana söylerken, yada bir başkasına aslında söylemek istediğiminde ardında başka şeyler de söylemek istiyordum.Bu kadar karmaşık mı dile getirmeliydim? Belki hayır, belki de evet.Sonuçta bu bir uslüp meselesi.Aynı duyguları aynı anda hissetmemiz çok güzel ama hissedemediğimiz zamanlar daha da güzel.Her baktığımız ayrı pencere bizlere yeni düşünce boyutları katıyor zira.Hayatım boyunca biraz çıkıntı olmanın,biraz muhalif olmanın gerekliliğini savundum.Ailem dışında hiçkimsenin gerçekte ne düşündüğünü önemsemedim.Bu , benim onlara gösterdiğim saygısızlık değildi bana göre bu benim kendime olan inancımla ilgiliydi.Çünkü yastığa başımı koyduğumda bana seslenen o ses, her kimin sesi ise (benim bizzat kendi sesim ya da vijdandan dublajlı başka bir ses) çok konuşmuyor sadece gülümsüyorsa sorun yoktur.Niyetim iyiyse bir gün mutlaka anlaşılacağımdır, kendimi anlatmak için çok da uğraşmam aslına bakarsan.Çünkü keşif dediğin ağır ağır olur pat diye olmaz.Aslında sen benim bu ortamda inanabildiğim güvenebildiğim,beni anlayacağını umduğum tek insansın.Yaptığın zekice esprilerde,gözündeki farklı ışıkda,içtenliğinde ve sır tutma konusunda ki becerinde herşeyde bunu hissedebiliyorum.Her ikimizinde kafasında olan çatlak bizi bize yaklaştırıyor ama senle belki de en önemli farkımız benim kafamda ki çatlaktaki yarığın daha geniş olması.Birazda ifade tarzım daha farklı.Ama inanki ben seni çok seviyorum.Şundan emin olmanı isterim ki ben söylediğimin dışında bişey demem dediğimin dışına da çıktığım pek görülmemiştir.
Çelişincede çeliştim derim.Yani bu kadar kıvranmamın sebebi olabildiğince dürüst olmaya çalıştığımı anlatmak.Ama yazarken insan başka bişey oluyor ve alt beyninde kayıtlı herşey başka bir kurgu ile başka başka şekillere giriyor.Ve dur bir dakika bunu yazmamalıyım diyemiyorsun parmaklarından kaçıveriyor herşey.Düşünsene aklımızdan dile dökülse ne kıyametler kopacak nice şeyler geçerde biz hiç olmazmış gibi davranırız.Bu durum onun gibi bişey işte dostum.
Beni kendi düşünce ve durum platformumda yorumla ve öyle sev.Görmediklerini gördüğünde daha çok seveceğini biliyorum.Daha fazlasını sen bu mektubu okuduğunda konuşuruz.Konuşmamız gerekirse tabii.
Herşey gönlünce olsun
Sevgilerimle...."
Yazdı.Son noktayı koydu.Yazıyı şöyle bir gözden geçirdi.Zarfa koydu adresi üzerine yazdı.Aslında mektubun sahibi iki sokak ötede idi ama ona gösterdiği özeni hissettirmek için böyle emek verilmiş birşey yapmak istedi.Gitti mektubu postaya verdi.Aslında mektup yazmayı özlemişti.Arasıra yapsamıydı acaba?
Sonra tekrar eve , odasına geldi.Bu kez bilgisayarını açtı , araştırma konusu ile ilgili raporlamalara başladı.Arkadaşının zarfı açarken ki yüz ifadesini düşünüp gülümsedi ister istemez.
Diline Orhan Babanın şarkısı dolanmıştı "hatasız kul olmaz hatamlaa sev beniiii"

3 yorum:

zehra dedi ki...

öyküdeki şahsiyeti bilmem ama ben bizim mektuplarımızı özlüyorum çokça. yazdıklarını okurken, kelimelere dokunduğunu bilerek okumak başka bir keyifdi. senelerce ne çok mektup yazdık yaa. yine mi yazsak:)

PALLAS dedi ki...

BEN SAKLIYORUM ONLARI HALAAA...BAZEN AAÇAR OKURUM..O MEKTUPLARDA TÜM KİŞİSEL GELİŞİMİMİZ VAR BİZİM..
KOKUSU BİLE GÜZELDİ O MEKTUPLARIN..

Donna Quijote dedi ki...

yazin yazin... kalemin kagidin yerini tutmuyor hicbir sey. emek istiyor, özen istiyor, zaman istiyor cünkü.