Pazartesi, Ocak 30, 2006

Paşa babasından kalan konakta eşi Zekeriya Bey,annesi Pakize Hanım,büyük kızları Bihter, ortanca Behiye ve en küçük Mustafa ile birlikte, bir de orta hizmetine bakan daha küçücük bir kızken yanlarına aldıkları Müveddet ile yaşıyorlardı.
Eşi Zekeriya Bey devlet memurluğundan üst kademelerden emekli olmuştu.Varlıklı ve soylu bir ailenin tek erkek evladıydı. Eşi Suzan Hanım'la aynı muhitten aile dostları idiler.İlk gençlik yıllarında birbirlerine aşık olmuş ailelerde onay verince hemen evlenivermişlerdi.
Oldukça mutlu bir yirmi yıl yaşamışlardı.Kızlarını ve tek erkek evlatlarını Osmanlı terbiyesi ile büyütmüş tahsil hayatlarını hep desteklemiş, hep arkalarında durmuşlardı.Osmanlı terbiyesi ile büyüttükleri çocuklarını aynı zamanda yabancı dil eğitimi almanın yanında batılı bir anlayış ile de çağdaş bir şekilde yetiştirmeye çalışıyorlardı.
Bazen, büyükhanım çocuklarını fazla açık yetiştirdiklerini ima edip söylense de bu sadece söylenmeden ibaret kalır gelini ve oğlunun evlatlarını terbiye etme biçimlerine karışmazdı.
Bir gün Zekeriya Bey eve pek neşeli geldi.Akşam yemeğinden sonra kahveler içilirken baklayı ağzından çıkardı.
-Bugün tapudan bir arkadaşımla karşılaştım.Oradan buradan sohbet ederken Büyük Ada'da satılık bir yazlık konak olduğunu öğrendim.Biliyorsunuz uzun zamandır aklımda bir sayfiye yeri almak vardı.Üşenmedim kalktım gittim baktım.Ev çok bakımlı, sahipleri ihtiyaçtan satıyorlarmış.Fiyatta uygundu.Ben müşkül durumda olduğu için ev sahibine biraz daha fazla ödemek kaydıyla evi satın aldım.Yani artık Büyük Ada'da bir sayfiyemiz var.Hayırlı olsun.
Hemen kızlar babalarına sarıldılar.Suzan Hanım'da pek mutlu olmuştu bu işe, Mustafa odanın ortasında zıplamaya başladı.
Fakat Pakize Hanım biraz sitemli,
-Ah be oğlum neden söyledikleri fiyatın üstüne alıyorsun ki evi.?Sen mi kaldın bu dünyanın iyisi?
Dedi..
-Anacığım dedi Zekeriya Bey, arkadaşımda evin sahibide sizin gibi şaşırdı lakin ihtiyaçtan satan birinin zayıflığından faydalanmak bana yakışmazdı.Bizde böyle bir duruma düşebilirdik.Başımızın gözümüzün sadakası olsun , sevabı bize yeter dedi
Böylesine soylu bir evlada sahip olmanın gururu ile kabardı Pakize Hanımın göğsü.Sadece tebessüm etti cevap vermedi.
Nisan ayında satın alınan evin hazırlıkları haziran başına kadar sürdü.Nihayet haziranda eve taşınmışlardı.Ev hakikaten çok güzel marmaraya yukardan baakan bir tepe üzerine yapılmış, bahçesi kullanışlı,civarındaki sakinleri oldukça nezihti.
Günler bu huzurlu sayfiye evinde böylece sürerken Zekeriya Bey'in İstanbul'da işleri çıktı.Birkaç günlüğüne İstanbul'daki konağa gidip işlerini halledinceye kadar orada kalması gerekiyordu.Suzan Hanım onunla gitmeyi teklif etti ancak Zekeriya Bey ,
-Sen şimdi evde çoluk çocuk yok sıkılırsın.E iş güç de Müveddet olmadan sana ağır gelir, hepsi hepsi üç gün ben ihtiyaçlarımı karşılarım sen yorulma cancağızım ..diyerek reddetti.
Ertesi gün Zekeriya Bey'i İstanbul'a yolcu ettiler.O gün büyük hanımında tavsiyesi ile Suzan Hanım komşularını çaya davet etti.Sekiz- on kişilik kalabalığa kendi kalabalıkları da eklenince epey bir curcuna olmuştu.Çocuklar bahçede koşturmuş, hanımlar çay pasta tarifi alıp vermiş , kızlaar konuklarına piyano çalmışlardı.Akşam üstü eve dağılan kalabalıktan sonra akşam yemeğine hemen oturulmuştu.Günün dedikodusu hoşbeş derken o gün yoruldukları için erkenden yattılar.
Ertesi günde büyük temizliğe giriştiler.Gün öylece bitti üçüncü gün yani Zekeriya Bey'in döneceği günden bir gün önce evde sessiz sakin oturdular.Son birkaç günün yorgunluğunu çıkardılar adeta.Koca sayfiyeden küçük Mustafa'nın sesinden başka ses çıkmıyordu.
Ertesi gün sabah erken uyandı Suzan Hanım. "Allah insanın başından eksik etmesin erini dedi.O yokken düzenimiz iyice şaştı.O gelsinde artık düzene girelim.Mustafa da söz dinlemez oldu.Babasına bir bir anlatacağım gelince.
Aynanın karşısında süslenirken bunları düşünüyordu.İşlerini bitirdi bahçeye kayınvalidesinin yanına indi.Akşam olmuştu ama Zekeriya Bey'den haber çıkmamıştı.Meraklandılar .Haber vermeden asla böyle bir
şey yapmazdı çünkü.O gün ve akşam öylece bitti.
Suzan Hanım hem meraklı hem öfkeli bekliyordu kocasını.Nasıl olurdu da böyle sorumsuz davranırdı, eşinin üzerine ne kadar düştüğünü bilmezmiydi sanki.Gece hiç bitmedi Suzan Hanım için aslında büyük hanımda öyleydi.Sabaha kadar gözünü kırpmadı yaşlı kadın.Sabah namazından sonra daldı biraz ama uzun sürmedi.Kalktı mutfağa indi kendine su alacaktı ki , gelini ile karşılaştı.Kadın giyinmiş çıkmaya hazırlanıyordu.
-Günaydın anneciğim kusura bakmayın haber vermeden çıkıyordum ama bir pusula bırakmıştım size.Ben Zekeriya'yı çok merak ediyorum, İstanbul'a eve gideceğim.Allah korusun dünyanın bin türlü hali var.
Büyük hanımda aslında onaylıyordu bu hareketi ama dediki.
-Kızım telaş etme gereksiz yere , erkektir bir yere takılmıştır gelir bugün merak etme.
-Sanmıyorum anneciğim dedi kadın.Ben kocamı bilirim birşey olmasa asla bizi habersiz bırakmazdı.Ben gideceğim.
Yaşlı kadın daha fazla üstelemedi.Yalnız gitmesine razı olmadı yanına bahçıvanı da verdi.Birlikte yola çıktılar.Yol boyunca Suzan hanım hiç konuşmadı.İç sesi ise hiç susmadı.Bin tane senaryo yazdı.
İstanbul'daki eve vardılar nihayet. Kapı aralıktı.Birden içine bir ateş topu düştü Suzan hanımın.Birbirlerine baktılar.
İçeri girdiler odaları dolaştılar garip birşey yok gibiydi.Bahçıvan arka bahçeye Suzan hanım yatak odasına yöneldiler.Yatak odasının kapısı açıktı ve Zekeriya bey yatıyordu.Biraz daha yaklaştı ve korkunç görüntü ile karşılaştı.Zekeriya bey sırtından bıçaklanmış ve öylece bırakılmıştı.Yatağın diğer tarafına doğru akan kanlar kapıdan seçilmiyordu ama yaklaşınca herşey tüm korkunçluğu ile apaçık görünüyordu.Adamın rengi morarmaya başlamıştı bile.Suzan hanımın çığlığı ve hıçkırıkları tüm mahalleyi saruyordu.Bahçıvan yanına koşup yanına gelene kadar Suzan hanım bayılmıştı.Sonraki günler bir rüya gibi geçti.Emniyet müdürleri ,soruşturmalar derken üçgün sonra durum ortaya çıktı.
Zavallı Zekeriya bey ,yeni satın aldığı sayfiye evinin oğlunun kurbanı olmuştu.
Zor duruma düşen aile bu evi satarak borçlarını karşılamak istemiş.Evin genç oğlu bu işe karşı çıkmış ancak babasını ikna edememişti.Pazarlık sırasında baba oğulun bu tartışmasına şahit olan Zekeriya bey ,istenenden daha da fazla ödeyerek ailenin mağduriyetini ve oğulun
muhalefetini telafi etmek istemişti.Bu durumu içine sindiremeyen genç adam bir gün Zekeriya beyin evde yalnız olduğunu bildiği bir sırada eve gelmiş aralarında tartışmışlar.Zekeriya bey genç adamı evden kovmuştu.Aynı gece eve gelen genç zavallı edemı uyurken bıçaklaamış ve kaçmıştı.Daha sonraları katilin, ailesine sürekli sorun yaratan ve ruhsal tedavi gören biri olduğu ortaya çıkmıştı.Aile çok üzgündü.Çocuk yakalndı hapse atıldı.
Suzan hanım büyük adadaki bu uğursuz evi hemen sattı.Hatta İstanbul'daki konağıda satıp başka bir konağa geçtiler.Sevgili eşinin hatıralarına bu evde dayaanamazdı.
Yıllar sonra küçük Mustafa büyüyüpde bunu çocuklarına anlatırken,
"hiçbir iyilik cezasız kalmaz" diyecekti."Siz siz olun birine iyilik yaptığınızda tedbiri elden bırakmayın"...

Hiç yorum yok: